1 Ekim 2011 Cumartesi

Siyah Dünyanın Kırmızı Kadını


Yarım saatlik otobüs yolculuklarımda hep uyurum,okul ve içindeki salak Türk gençliği beni çok yorar.Ama otobüs Heykel durağından sapıp Altıparmak’a doğru gidince birden gözlerim açılır çünkü ışıklı tabelaları ve sürekli koşturan şehir insanlarını izlemek insana çok zevk verir.O gün,yine Altıparmak durağında gözlerimi açmıştım ve ışıklı tabelaların üstündeki pencerelere bakıyordum,özellikle de erotik shop’un penceresine.Ne yapayım,edebi yönüm ”gelişmiş” olsa da sonuçta ben de meraklı bir ergenim.Otobüs durdu ve dershanelerde büzülmüş farklı yaş gruplarından bir sürü öğrenci binmeye başladı.Bu anlarda hep canım sıkılır çünkü o ışıklara rağmen hepsinde de aynı bıkkınlık ve yorgunluk ifadesi vardır.Ama o gün,bir sürü yorgun öğrenciden sonra o da bu otobüse bindi.O da yorgun ve bıkkın görünüyordu ancak güzel makyajı bunu kapatmıştı.Evet,otobüse güzel ve bakımlı bir kadın binmişti.Kızıl kakülü,göz kalemiyle belirginleştirilmiş pörtlek yeşil gözlerinden birini kapatmıştı,dümdüz saçları kırmızı bir kurdele gibi omuzlarından iniyordu.Siyah paltosunun arasından seçtiğim beyaz gömleğe göre çevredeki bankalardan birinde çalışıyordu.Yanıma oturdu.Çorabı ten rengiydi böylece bembeyaz ince bacaklarını izleyebilirdim ancak abazan bir maganda olmak için yanlış cinsiyetteydim.Gözlerimi siyah topuklu ayakkabılarına kaydırdım,keşke saçının rengi gibi kan kırmızısı olsalardı.O o sırada oflaya puflaya pencereden dışarıya bakıyordu,ben ise düz oturuyordum ama onu incelemeyi de ihmal etmiyordum.Parmağında çirkin bir alyans vardı ancak uzun tırnakları kıpkırmızıydı,galiba en sevdiği renk kırmızıydı.Bu sırada inmem gereken durağa gelmiştim,ondan kalkmak için izin istedim ancak ”Müs..” dediğim anda o kalktı ve direğe tutundu.Ben de doğal olarak aynısını yaptım.Aynı duraktan inmemiz içten içe üzdü beni,şimdi kötü saçım ve bakımsız halim yetmezmiş gibi bir de kambur sırtımı ve dengesiz yürüyüşümü görecekti.Ama sonra bütün bunları pek de umursamadım,nasıl olsa meleksi bir imajı olsa da sıkıcı hayatıyla evli bir kadındı o.Aynı mahallede oturduğumuzu anlamaya başlamıştım,daha önce onu fark etmediğime şaşırmıştım ki aynı apartmanın kapısına dikildiğimizde sebebini anladım.O,üst komşumuz olan manyak adamın eve kapattığı karısıydı.Sadece kocasının içkisini karşılamak için çalışmaya dışarı çıkar,onun dışında kuaföre bile gitmezdi.İhtiyacı olduğunda anneme bir telefon gelir,o da malzemeler elinde,üst kata yollanırdı.Ben altta onları dinlerken kocası kapı eşiğinde nerede kaldığını soruyordu,o da mesaiye kaldığını söyledi.Bunun üzerine kocası artık işe bile ”salmayacağını”,özgürlüklerinin sona erdiğini,bebek doğmadan önce de kapanacağını emretti.Zile bastık,evime girdim ve onun yerine o götlalesi kocayı ben dövdüm,mutfaktaki koca bıçağı kalbine saplayıp bir de öldürdüm.İşte bu yüzden,evde hayallere dalarken çok mutluydum.Tabii onun çığlıklarını duyana kadar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1 Ekim 2011 Cumartesi

Siyah Dünyanın Kırmızı Kadını


Yarım saatlik otobüs yolculuklarımda hep uyurum,okul ve içindeki salak Türk gençliği beni çok yorar.Ama otobüs Heykel durağından sapıp Altıparmak’a doğru gidince birden gözlerim açılır çünkü ışıklı tabelaları ve sürekli koşturan şehir insanlarını izlemek insana çok zevk verir.O gün,yine Altıparmak durağında gözlerimi açmıştım ve ışıklı tabelaların üstündeki pencerelere bakıyordum,özellikle de erotik shop’un penceresine.Ne yapayım,edebi yönüm ”gelişmiş” olsa da sonuçta ben de meraklı bir ergenim.Otobüs durdu ve dershanelerde büzülmüş farklı yaş gruplarından bir sürü öğrenci binmeye başladı.Bu anlarda hep canım sıkılır çünkü o ışıklara rağmen hepsinde de aynı bıkkınlık ve yorgunluk ifadesi vardır.Ama o gün,bir sürü yorgun öğrenciden sonra o da bu otobüse bindi.O da yorgun ve bıkkın görünüyordu ancak güzel makyajı bunu kapatmıştı.Evet,otobüse güzel ve bakımlı bir kadın binmişti.Kızıl kakülü,göz kalemiyle belirginleştirilmiş pörtlek yeşil gözlerinden birini kapatmıştı,dümdüz saçları kırmızı bir kurdele gibi omuzlarından iniyordu.Siyah paltosunun arasından seçtiğim beyaz gömleğe göre çevredeki bankalardan birinde çalışıyordu.Yanıma oturdu.Çorabı ten rengiydi böylece bembeyaz ince bacaklarını izleyebilirdim ancak abazan bir maganda olmak için yanlış cinsiyetteydim.Gözlerimi siyah topuklu ayakkabılarına kaydırdım,keşke saçının rengi gibi kan kırmızısı olsalardı.O o sırada oflaya puflaya pencereden dışarıya bakıyordu,ben ise düz oturuyordum ama onu incelemeyi de ihmal etmiyordum.Parmağında çirkin bir alyans vardı ancak uzun tırnakları kıpkırmızıydı,galiba en sevdiği renk kırmızıydı.Bu sırada inmem gereken durağa gelmiştim,ondan kalkmak için izin istedim ancak ”Müs..” dediğim anda o kalktı ve direğe tutundu.Ben de doğal olarak aynısını yaptım.Aynı duraktan inmemiz içten içe üzdü beni,şimdi kötü saçım ve bakımsız halim yetmezmiş gibi bir de kambur sırtımı ve dengesiz yürüyüşümü görecekti.Ama sonra bütün bunları pek de umursamadım,nasıl olsa meleksi bir imajı olsa da sıkıcı hayatıyla evli bir kadındı o.Aynı mahallede oturduğumuzu anlamaya başlamıştım,daha önce onu fark etmediğime şaşırmıştım ki aynı apartmanın kapısına dikildiğimizde sebebini anladım.O,üst komşumuz olan manyak adamın eve kapattığı karısıydı.Sadece kocasının içkisini karşılamak için çalışmaya dışarı çıkar,onun dışında kuaföre bile gitmezdi.İhtiyacı olduğunda anneme bir telefon gelir,o da malzemeler elinde,üst kata yollanırdı.Ben altta onları dinlerken kocası kapı eşiğinde nerede kaldığını soruyordu,o da mesaiye kaldığını söyledi.Bunun üzerine kocası artık işe bile ”salmayacağını”,özgürlüklerinin sona erdiğini,bebek doğmadan önce de kapanacağını emretti.Zile bastık,evime girdim ve onun yerine o götlalesi kocayı ben dövdüm,mutfaktaki koca bıçağı kalbine saplayıp bir de öldürdüm.İşte bu yüzden,evde hayallere dalarken çok mutluydum.Tabii onun çığlıklarını duyana kadar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder