15 Ekim 2011 Cumartesi

Kızıl Pörtlek

Barbie,geç olduğunu biliyorum ama sigaram bitmiş.Yatmadan önce gidip alıver,haydi.
Eğer babam o gece o cümleyi kurmasaydı,hayatım daha güvenli olacaktı.Ve aynı kalacaktı.
Altıma kotumu geçirip merdivenleri indim ve iki katlı eski moda apartmandan çıktım,sokağa indiğimde ise yağmur damlaları beni bekliyordu.
Tel-Aviv’de yağmur.Şaşılacak şey.Hava da çok soğuk değil halbuki.Yağmur damlalarının saçıma iyi geleceğini düşünerek markete doğru yollandım.Yol çok fazla değildi ama gecenin on birinde 16 yaşında bir kızın başına her şey gelebilirdi.Loş ortamın da etkisiyle korkmaya başlamıştım ama yiğitliğime bok sürdürmemek için ”çaktırmıyordum”.Tam karşıdaki sokak lambasının üstüne,ışığa gelmiş ve rahatlamıştım ki,öteden bir kaç bağırış duydum.Bağırışlar çocuk parkından geliyordu ancak ses çocuklara ait değildi.Sessizce bakmaya gittiğimde üç ayyaşın (birisi kadındı)bir bankta kavga ettiğini gördüm.Kadın olan yüzünü bankın oturulan kısmına gömmüştü,sanırım sızmıştı.İki ayyaş işe biraz daha birbirlerine bağırdıktan sonra gittiler.Kadına yardım etmeye karar verdim,en azından ölüsünü haber verirdim,ertesi gün de okuldan yeni gelen çocuklar bir cesetle karşılaşmazdı.
-İyi misiniz hanımefendi?
-Ben erkeğim lan!
-Öf,iyi misin?
-Evet,ayı kadar sağlıklıyım.
-Buradan hiç öyle görünmüyor ama.
-Kendi işine baksana sen…

O sırada yüzünü görebilme imkanı buldum,burnundan çenesine kadar olan kısım sırf kandı.
-Seni eve götürmem lazım! Her yerin kan olmuş!
-Oradan sevimli bir kedi yavrusu gibi mi görünüyorum? Evcil hayvanın değilim ben senin,siktir ol!
-Çürü burada,ibne!
-İşinize gelmeyince küfürü basın zaten…aa kaç şekel* var orada?
-Bir kutu Lucky Strike alacak kadar.
-Sizin eve gelsem iki dal verir misin?
-Babamdan kalırsa veririm.
-Öf amaaaan.Bu arada ben Nikita.Varschok.
-Ben de Barbara…
-Streisand?
- (-.-‘) Hayır.Letivah.Barbara Letivah.

-Memnun oldum.Hadi al Lucky Strike’ları da gidelim.Üşümedim ama burası çok ıslak.
Hiç bir şey olmamış gibi markete gittim ve bir kutu Lucky Strike aldım,babamın favori sigarasından.Bordoya boyalı o eski apartmandan girdiğimizde ise bu koca çocuğa çok daha yakından bakma imkanı buldum.
Boyu uzundu,beş santim vardı aramızda.Gözleri pörtlekti,yeşildi ve kocamandı.Saçları kırmızıya boyanmıştı,uçları pembeleşmişti.Yüzü ise kemikliydi ancak burnu feci kanamıştı.Onu kömürlükte misafir etmeye ve evdeki ecza dolabından(annem eczacıydı o yüzden evimizde tam tekmil bir ecza dolabı bulunurdu.) oksidenli su ve pamuk almaya karar verdim.Ayrıca onu ayıltmak için buzlu su.Normalde annem ve babam işkillenirdi bu saatte dışarı çıkmamdan ama kömürlükte köpeğim Angelo olduğu için pek takmadılar,köpeğin patisine kıymık batmıştır diye düşündüler.Onlar düşünmeye dalmışken ben de kardeşimin eski battaniyelerinden birini ve bir yastığı koca dolaptan aşırmaya çalışmaktaydım.
En sonunda kömürlüğe indim,önce Nikita’nın yüzünü temizlemem lazımdı.
-Nereye koydun lan beni?
-Burası kömürlük.Bu arada Angelo ile tanışmışsındır umarım.
-Ha,köpek…Çok pis yalıyor söyleyeyim,sakın sokaktaki ayyaşların eline düşürme bunu.

Pis fesat ayyaş. (-.-‘)
-Her neyse,otur şöyle de yüzüne bakayım,belki de hastaneye gitmen gerekebilir…
-Bakarlar mı Ruslara hastanede?
-Evet,niye bakmasınlar.Gerçi kimliğin filan yoktur senin.

Önce sıcak suya batırdım ve yüzündeki kanları temizledim.Sonra oksijenli suyla yavaş yavaş burnuna doğru getirdim pamuğu.
-AAAAAAAAAAAAH NAPIYON SEN BE!
-Şşşşst! Kırmışsın burnunu zaten!
-Çok acıyo yaaa…
-Acır tabii.
-Sigara getirdin mi?
-Evet,al,ama dur biraz daha bakayım burnuna,ışığa gel şöyle…Hastaneye gitmen lazım.Kimliğin yanında mı?

Nikita siyah kotunun cebinden bir kimlik çıkardı.Kimliği hemencecik elinden aldım,reşit mi değil mi diye bakmak için.
15.04.1994
Hassiktir,bir yaş büyük.Bu çocuk ailesinden ayrı,yalnız ve yaralı.Ona yardım etmem lazım.
Battaniyeyi aldım ve temiz olduğunu düşündüğüm bir yere serdim,yanına da yastık.Sonra üstünü örtmesi için bir battaniye daha almam gerekiyordu.
-Gerek yok,iyidir bu.Zaten kafam dumanlı.
-Ot ta mı içtin?!
-Yok be votkadan…
-Seni kim dağıttı böyle?
-Ablamın elemanlar.
-Ablan fahişe mi?
-HAYIR! Evet….ama…zorunlu.
-Onlar da ona sataştı,sen de onlara sataştın,seni dövdüler…
-Einstein kadar zekisin.Mossad’a filan katıl sen.
-Alay etme.
-Ayılar kadar ciddiyim.
Son dediğinden sonra kafasını yumuşak yastığa koydu ve uykuya daldı.Angelo da hemen yanına kıvrıldı.Sevimli köpeciğimin başını okşadım ve bu manyak yabancıyı bir daha inceledim.
Nikita Varschok.17 yaşında.Üstünde gri bir atlet-tişört ve siyah bir dar pantolon var.Saçları kırmızı,sanırım doğal rengi kahverengi.Gözleri kocaman ve yeşil renkte.Tehlikesiz görünüyor ama içki almamasına dikkat etmeli.En yakın sırada hastaneye gitmeli.
Mossad’dan Streisand kod adlı ajan bildirdi.

Ben gelemezdim ajanlığa filan.Benim de bir an önce uykuya dalmam ve übersüpermükemmel bir ressam olmayı hayal etmem gerekiyordu.Tam kömürlüğün kapısından çıkacakken manyak yabancının ”iyi geceler Barbara anne.”dediğini duydum.
Amaaaaan gerizekalı diye düşünüp eve geri döndüm.Sonradan Nikita’yı hafife almamak gerektiğini anlayacaktım gerçi…

*Şekel=İsrail’in para birimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

15 Ekim 2011 Cumartesi

Kızıl Pörtlek

Barbie,geç olduğunu biliyorum ama sigaram bitmiş.Yatmadan önce gidip alıver,haydi.
Eğer babam o gece o cümleyi kurmasaydı,hayatım daha güvenli olacaktı.Ve aynı kalacaktı.
Altıma kotumu geçirip merdivenleri indim ve iki katlı eski moda apartmandan çıktım,sokağa indiğimde ise yağmur damlaları beni bekliyordu.
Tel-Aviv’de yağmur.Şaşılacak şey.Hava da çok soğuk değil halbuki.Yağmur damlalarının saçıma iyi geleceğini düşünerek markete doğru yollandım.Yol çok fazla değildi ama gecenin on birinde 16 yaşında bir kızın başına her şey gelebilirdi.Loş ortamın da etkisiyle korkmaya başlamıştım ama yiğitliğime bok sürdürmemek için ”çaktırmıyordum”.Tam karşıdaki sokak lambasının üstüne,ışığa gelmiş ve rahatlamıştım ki,öteden bir kaç bağırış duydum.Bağırışlar çocuk parkından geliyordu ancak ses çocuklara ait değildi.Sessizce bakmaya gittiğimde üç ayyaşın (birisi kadındı)bir bankta kavga ettiğini gördüm.Kadın olan yüzünü bankın oturulan kısmına gömmüştü,sanırım sızmıştı.İki ayyaş işe biraz daha birbirlerine bağırdıktan sonra gittiler.Kadına yardım etmeye karar verdim,en azından ölüsünü haber verirdim,ertesi gün de okuldan yeni gelen çocuklar bir cesetle karşılaşmazdı.
-İyi misiniz hanımefendi?
-Ben erkeğim lan!
-Öf,iyi misin?
-Evet,ayı kadar sağlıklıyım.
-Buradan hiç öyle görünmüyor ama.
-Kendi işine baksana sen…

O sırada yüzünü görebilme imkanı buldum,burnundan çenesine kadar olan kısım sırf kandı.
-Seni eve götürmem lazım! Her yerin kan olmuş!
-Oradan sevimli bir kedi yavrusu gibi mi görünüyorum? Evcil hayvanın değilim ben senin,siktir ol!
-Çürü burada,ibne!
-İşinize gelmeyince küfürü basın zaten…aa kaç şekel* var orada?
-Bir kutu Lucky Strike alacak kadar.
-Sizin eve gelsem iki dal verir misin?
-Babamdan kalırsa veririm.
-Öf amaaaan.Bu arada ben Nikita.Varschok.
-Ben de Barbara…
-Streisand?
- (-.-‘) Hayır.Letivah.Barbara Letivah.

-Memnun oldum.Hadi al Lucky Strike’ları da gidelim.Üşümedim ama burası çok ıslak.
Hiç bir şey olmamış gibi markete gittim ve bir kutu Lucky Strike aldım,babamın favori sigarasından.Bordoya boyalı o eski apartmandan girdiğimizde ise bu koca çocuğa çok daha yakından bakma imkanı buldum.
Boyu uzundu,beş santim vardı aramızda.Gözleri pörtlekti,yeşildi ve kocamandı.Saçları kırmızıya boyanmıştı,uçları pembeleşmişti.Yüzü ise kemikliydi ancak burnu feci kanamıştı.Onu kömürlükte misafir etmeye ve evdeki ecza dolabından(annem eczacıydı o yüzden evimizde tam tekmil bir ecza dolabı bulunurdu.) oksidenli su ve pamuk almaya karar verdim.Ayrıca onu ayıltmak için buzlu su.Normalde annem ve babam işkillenirdi bu saatte dışarı çıkmamdan ama kömürlükte köpeğim Angelo olduğu için pek takmadılar,köpeğin patisine kıymık batmıştır diye düşündüler.Onlar düşünmeye dalmışken ben de kardeşimin eski battaniyelerinden birini ve bir yastığı koca dolaptan aşırmaya çalışmaktaydım.
En sonunda kömürlüğe indim,önce Nikita’nın yüzünü temizlemem lazımdı.
-Nereye koydun lan beni?
-Burası kömürlük.Bu arada Angelo ile tanışmışsındır umarım.
-Ha,köpek…Çok pis yalıyor söyleyeyim,sakın sokaktaki ayyaşların eline düşürme bunu.

Pis fesat ayyaş. (-.-‘)
-Her neyse,otur şöyle de yüzüne bakayım,belki de hastaneye gitmen gerekebilir…
-Bakarlar mı Ruslara hastanede?
-Evet,niye bakmasınlar.Gerçi kimliğin filan yoktur senin.

Önce sıcak suya batırdım ve yüzündeki kanları temizledim.Sonra oksijenli suyla yavaş yavaş burnuna doğru getirdim pamuğu.
-AAAAAAAAAAAAH NAPIYON SEN BE!
-Şşşşst! Kırmışsın burnunu zaten!
-Çok acıyo yaaa…
-Acır tabii.
-Sigara getirdin mi?
-Evet,al,ama dur biraz daha bakayım burnuna,ışığa gel şöyle…Hastaneye gitmen lazım.Kimliğin yanında mı?

Nikita siyah kotunun cebinden bir kimlik çıkardı.Kimliği hemencecik elinden aldım,reşit mi değil mi diye bakmak için.
15.04.1994
Hassiktir,bir yaş büyük.Bu çocuk ailesinden ayrı,yalnız ve yaralı.Ona yardım etmem lazım.
Battaniyeyi aldım ve temiz olduğunu düşündüğüm bir yere serdim,yanına da yastık.Sonra üstünü örtmesi için bir battaniye daha almam gerekiyordu.
-Gerek yok,iyidir bu.Zaten kafam dumanlı.
-Ot ta mı içtin?!
-Yok be votkadan…
-Seni kim dağıttı böyle?
-Ablamın elemanlar.
-Ablan fahişe mi?
-HAYIR! Evet….ama…zorunlu.
-Onlar da ona sataştı,sen de onlara sataştın,seni dövdüler…
-Einstein kadar zekisin.Mossad’a filan katıl sen.
-Alay etme.
-Ayılar kadar ciddiyim.
Son dediğinden sonra kafasını yumuşak yastığa koydu ve uykuya daldı.Angelo da hemen yanına kıvrıldı.Sevimli köpeciğimin başını okşadım ve bu manyak yabancıyı bir daha inceledim.
Nikita Varschok.17 yaşında.Üstünde gri bir atlet-tişört ve siyah bir dar pantolon var.Saçları kırmızı,sanırım doğal rengi kahverengi.Gözleri kocaman ve yeşil renkte.Tehlikesiz görünüyor ama içki almamasına dikkat etmeli.En yakın sırada hastaneye gitmeli.
Mossad’dan Streisand kod adlı ajan bildirdi.

Ben gelemezdim ajanlığa filan.Benim de bir an önce uykuya dalmam ve übersüpermükemmel bir ressam olmayı hayal etmem gerekiyordu.Tam kömürlüğün kapısından çıkacakken manyak yabancının ”iyi geceler Barbara anne.”dediğini duydum.
Amaaaaan gerizekalı diye düşünüp eve geri döndüm.Sonradan Nikita’yı hafife almamak gerektiğini anlayacaktım gerçi…

*Şekel=İsrail’in para birimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder