1 Ekim 2011 Cumartesi

Karşılığımı Aldım

Şok olmuştum.O ilk rüyamda gördüğüm çocuğun aynısıydı.Saçları boynuna kadardı ancak rengi daha koyu bir sarıydı.Onun dışında kocaman mavi gözleri,pespembe dudakları,beyaz teni tamamen aynıydı.Belki biraz rahatsız edici olacaktı ama yanına oturdum ve benimle aynı durakta inmesini umdum.Eğer inerse onu takip edecek ve ona onu beğendiğimi…yo yo bu çok kötü olurdu,beni dövebilirdi ya da küfür edip dalga geçebilirdi.İlk toz pembe rüyamın baş aktörü tarafından hor görülmek beni çok üzerdi.Ama diğer yandan da onun göz göre göre gittiğini görmek içimi acıtacaktı.İçimden ”iki ucu boklu değnek bu iş” diye düşünürken birden telefonum çaldı.Arayan annemdi,saatin akşamüstüne yaklaştığını hatırlattı ve hala kuaförde olduğunu bu yüzden Zeynep ile Çisem’i karşılamak için geç kalmamam gerektiğini söyledi ayrıca Damla ve Ecrin’in anneannemde kalacağı müjdesini verdi.Ben de zaten eve yaklaştığımı söyledim,doğru söylüyordum da.Tam hayal ettiğim gibi kalkmak için izin istedi,ben de koltuktan kalktım ve otobüsün orta kapısına yaklaştım,tıpkı onun yaptığı gibi.Bir kez daha şehrin kalbinde yaşadığıma şükrettim,üç dakika sonra ikimiz de meydanda yürürken bir şey farkettim,o benden beş-altı santim daha uzundu.Onu takip ederken bir yandan da birbirimize ne kadar yakışacağımızı düşünüyordum,bir de erkeklerin içinde östrojen yoktur derler,peh.Yandaki bakkala girdiği sırada durdum ve sesine dikkat etmek istedim.İkinci şokumu yaşadım.Sesi aynıydı.Sanki bir melek sigara isti…kafamı duvara vursam düzelir miyim acaba?
Blondie bakkaldan çıktıktan sonra saatime bir göz attım,kızlar daha okuldan çıkmamış olmalıydı.Takibe devam ettim,etmez olaydım.Yolda iki liseli kızla karşılaşmıştı ve kızlar aşırı güzellerdi.İkisi de esmerdi ama biri beyaz tenliydi,onların hal hatır sormalarını dinlerken vitrinlere bakıyormuş gibi yaptım.Kızların sesi çok tiz geldi bana,neredeyse vızıldıyorlardı.Ama Blondie’nin sesi beni sarhoş ediyordu.Tıpkı Ville Valo gibi,ince ama boğuk…Bir de sigara içişini görsem oracıkta düşer bayılırdım herhalde.Neyse ki liseli kızların işkencesi beklediğimden daha kısa sürdü,arka sokaklardan birine saptık.Biraz daha yürüdükten sonra evine geldiğimizi farkettim.Anahtarla apartmanın kapısını açtı,ben de kapanmasını beklemeden arkasından devam ettim.Ona söyleyeceğim her şeyi kafamda kurgulamıştım,dayak yemek ya da hor görülmek artık umurumda değildi.İlk başta bana çok saçma gelse de cidden bir müneccimlik anı yaşadığıma inanıyordum.Beş katı çıkmıştık,biraz nefessiz kalmıştım ama yine de saçma inancım beni ayakta tutuyordu.Anahtarını yeniden çıkardı,işte bu benim anımdı.
”Eee,şey..merhaba” dedim o ince ergen sesiyle.Garip bir bakış attı ve ”Size de merhaba.” dedi.
-Ehm…biliyorum çok saçma ama ben sizi bir hafta önce rüyamda gördüm.Sonra da otobüste karşılaştık.Ben…ben bunların tesadüfi olduğunu düşünmüyorum.Lütfen bana vurmayın.
Garip bakışı bir gülümsemeye dönüştü.Kibar olduğu gibi güzel de gülümsüyordu.Liseli kızlara hak veriyordum,kaçırılmayacak bir herifti bu.
-Neden vurayım ki? Bu bir suç değil.Hikayeniz çok garip ama sizinle tanışmak güzeldi.Sen diye hitap etsem sorun olur mu?
Her şey planladığım gibi gidiyordu.Bu gün en güzel günler içinde ilk beşe girebilirdi.
-Hiç sorun olmaz,bu arada Cenk ben.
-Ben de Deniz.Tanıştığıma memnun oldum.Buralarda mı oturuyorsun?
-Evet,biraz ilerideyim,Atatürk İlköğretim’in tam karşısı.Bu yüzden seni takip ettim.
-Haha sevdim seni.
Bu arada saatime baktım.Hassiktir.Kızlar kapıda kalmıştı.Deniz’e hemen gitmem gerektiğini,kardeşlerimin okuldan çıktığını söyledim,o ise bunun hemen ardından harika bir veda cümlesi söyledi:
”Bir gün yine beni takip et.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1 Ekim 2011 Cumartesi

Karşılığımı Aldım

Şok olmuştum.O ilk rüyamda gördüğüm çocuğun aynısıydı.Saçları boynuna kadardı ancak rengi daha koyu bir sarıydı.Onun dışında kocaman mavi gözleri,pespembe dudakları,beyaz teni tamamen aynıydı.Belki biraz rahatsız edici olacaktı ama yanına oturdum ve benimle aynı durakta inmesini umdum.Eğer inerse onu takip edecek ve ona onu beğendiğimi…yo yo bu çok kötü olurdu,beni dövebilirdi ya da küfür edip dalga geçebilirdi.İlk toz pembe rüyamın baş aktörü tarafından hor görülmek beni çok üzerdi.Ama diğer yandan da onun göz göre göre gittiğini görmek içimi acıtacaktı.İçimden ”iki ucu boklu değnek bu iş” diye düşünürken birden telefonum çaldı.Arayan annemdi,saatin akşamüstüne yaklaştığını hatırlattı ve hala kuaförde olduğunu bu yüzden Zeynep ile Çisem’i karşılamak için geç kalmamam gerektiğini söyledi ayrıca Damla ve Ecrin’in anneannemde kalacağı müjdesini verdi.Ben de zaten eve yaklaştığımı söyledim,doğru söylüyordum da.Tam hayal ettiğim gibi kalkmak için izin istedi,ben de koltuktan kalktım ve otobüsün orta kapısına yaklaştım,tıpkı onun yaptığı gibi.Bir kez daha şehrin kalbinde yaşadığıma şükrettim,üç dakika sonra ikimiz de meydanda yürürken bir şey farkettim,o benden beş-altı santim daha uzundu.Onu takip ederken bir yandan da birbirimize ne kadar yakışacağımızı düşünüyordum,bir de erkeklerin içinde östrojen yoktur derler,peh.Yandaki bakkala girdiği sırada durdum ve sesine dikkat etmek istedim.İkinci şokumu yaşadım.Sesi aynıydı.Sanki bir melek sigara isti…kafamı duvara vursam düzelir miyim acaba?
Blondie bakkaldan çıktıktan sonra saatime bir göz attım,kızlar daha okuldan çıkmamış olmalıydı.Takibe devam ettim,etmez olaydım.Yolda iki liseli kızla karşılaşmıştı ve kızlar aşırı güzellerdi.İkisi de esmerdi ama biri beyaz tenliydi,onların hal hatır sormalarını dinlerken vitrinlere bakıyormuş gibi yaptım.Kızların sesi çok tiz geldi bana,neredeyse vızıldıyorlardı.Ama Blondie’nin sesi beni sarhoş ediyordu.Tıpkı Ville Valo gibi,ince ama boğuk…Bir de sigara içişini görsem oracıkta düşer bayılırdım herhalde.Neyse ki liseli kızların işkencesi beklediğimden daha kısa sürdü,arka sokaklardan birine saptık.Biraz daha yürüdükten sonra evine geldiğimizi farkettim.Anahtarla apartmanın kapısını açtı,ben de kapanmasını beklemeden arkasından devam ettim.Ona söyleyeceğim her şeyi kafamda kurgulamıştım,dayak yemek ya da hor görülmek artık umurumda değildi.İlk başta bana çok saçma gelse de cidden bir müneccimlik anı yaşadığıma inanıyordum.Beş katı çıkmıştık,biraz nefessiz kalmıştım ama yine de saçma inancım beni ayakta tutuyordu.Anahtarını yeniden çıkardı,işte bu benim anımdı.
”Eee,şey..merhaba” dedim o ince ergen sesiyle.Garip bir bakış attı ve ”Size de merhaba.” dedi.
-Ehm…biliyorum çok saçma ama ben sizi bir hafta önce rüyamda gördüm.Sonra da otobüste karşılaştık.Ben…ben bunların tesadüfi olduğunu düşünmüyorum.Lütfen bana vurmayın.
Garip bakışı bir gülümsemeye dönüştü.Kibar olduğu gibi güzel de gülümsüyordu.Liseli kızlara hak veriyordum,kaçırılmayacak bir herifti bu.
-Neden vurayım ki? Bu bir suç değil.Hikayeniz çok garip ama sizinle tanışmak güzeldi.Sen diye hitap etsem sorun olur mu?
Her şey planladığım gibi gidiyordu.Bu gün en güzel günler içinde ilk beşe girebilirdi.
-Hiç sorun olmaz,bu arada Cenk ben.
-Ben de Deniz.Tanıştığıma memnun oldum.Buralarda mı oturuyorsun?
-Evet,biraz ilerideyim,Atatürk İlköğretim’in tam karşısı.Bu yüzden seni takip ettim.
-Haha sevdim seni.
Bu arada saatime baktım.Hassiktir.Kızlar kapıda kalmıştı.Deniz’e hemen gitmem gerektiğini,kardeşlerimin okuldan çıktığını söyledim,o ise bunun hemen ardından harika bir veda cümlesi söyledi:
”Bir gün yine beni takip et.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder