19 Haziran 2012 Salı

The nights are our day.

2048 İngiltere'sinde,ortaya çıkan ve insanlara varolduklarını söyleyen cadılar,pek hoş karşılanmadılar.Çoğu öldürüldü ve hala da öldürülmeye devam ediyorlar.İşte bu talihsiz zamanda,4 kız,bilmeden ve istemeden,Lilith tarafından onurlandırıldı.

Jolene,kırsal tarafta yaşayan bir genç kızdı.O dahil yedi kişi olan ailesinin çiftliğinde hayvanlarla eğlenmekti en çok sevdiği şey.Bok temizlemekten bile zevk alırdı,çünkü sonrasının atları tımar etme zamanı olduğu bilirdi.Ancak o güzel görünen,fakat pek uğursuz olan Mayıs gününde,Jolene'in iyimserliğini bozan bir şey oldu.Jolene'in kedisi Angel,çim yerken babasının çok sevdiği manolyalardan birisini koparmıştı.Jolene çok korkmuştu doğal olarak,babası gibi bir otoriteden kim korkmazdı ki! O manolyanın hemen yerine geri gelmesini diledi ve bum! İki saniye sonra manolya yeniden filizlenmiş ve güzel bir çiçek olmuştu.Jolene olanlara inanamadı,çok korktu ve bunun gerçek olmamasını diledi.Ancak bu sefer dileği gerçek olmamıştı,demek sadece doğayla ilgili dilekleri gerçek oluyordu.Ağlamaya başladı ve bahçeden çıkarak kendisini odasına kapattı.Annesi kızının bir erkek arkadaşı olduğunu sandı ve onu dövmeye gitti.Bu Jolene'in ilk cezası değildi,son da olmayacaktı.

O sırada,Brighton'un kederli denizinde,bir kız yüzüyordu.Koca denizde tekti.Ancak hiç ırgalamazdı bunlar onu,çünkü denizi severdi.Denizde bir kaç kulaçtan sonra yağmur yağmaya başlayınca sıkılmıştı ve eve dönmüştü.Jolene'in aksine,Anna-Marie'nin evinde İtalyan asıllı annesinden başka kimse yoktu.Güneşin tepeye çıktığı öğle saatlerinde de genelde işte olurdu zaten.Anna-Marie,her deniz seansından sonra yaptığı gibi duşa girdi.Lanet olsun.Şofbeni açmayı unutmuştu ve su çok soğuktu.Biraz üşengeç kızdı şu Anna-Marie,o yüzden suyun hemen sıcaklaşmasını diledi ve dileği oldu da.Ne şaşırdı,ne de Jolene gibi ağlamaya başladı.Sevindi tam aksine! Ancak hemen sonrasında çeşmeden akan sular baloncuklara dönüşüp ellerinde toplanınca,şoka girecekti.

Şoka girmek derken...Londra'nın normal bir devlet lisesinin en iyi futbolcusu David de şoklardaydı.Çünkü okulun en güzel kızıyla hala yatamamıştı.Her futbolcu bunu yapardı ama,yalama olmuş amigo kızlara mı kalacaktı! Lola onu sürekli reddediyordu,özellikle şu havai fişekli günden sonra.Okulun ilk maçıydı ve okul yönetimi,başarılı futbol takımına devletin verdiği parayla ''namımız yürüsün'' diyerek havai fişek patlatmaya karar vermişti.Lola da diğer herkes gibi oradaydı,havai fişeklere çocukluğundan beri bayılırdı.Ancak o gün,çok ama çok tuhaf bir şey oldu.Havai fişekler Lola'nın üstünde patladı! Çığlık çığlığa okul yönetimini linç edecek velileri olmadığı için Lola'nın,okul yönetimi bunu örtbas etti,hem zaten kıza da bir şey olmamıştı! Ama hayır,aslında Lola'ya çok şey olmuştu.Artık o ateşin kızıydı,erkeklerin ya da kadınların değil.Tek başına yürüyecekti.

O sırada tuhaf şeyler olan tek yer Lola'nın lisesi değildi tabii ki.Essex'de bir anaokulunda da tuhaf bir olay dönmüştü.Genç,gönüllü öğretmen Josephine Mistria,balkon kapısını açarken birden bir fırtına kopmuş ve kızı bir güzel uçurmuştu.Öğrenciler bunu asla unutmamıştı,peki ya öğretmen? Josephine o günden sonra bir daha okula gitmedi.Belki de hava üzerindeki yeteneklerini kontrol etmeye çalışmakla meşguldü.

Jolene ve Lola 16,Anna-Marie 18,Josephine ise 20 yaşındaydı.Yaşları bile aynı olmayan bu kızlarda Lilith,nasıl bir ortak nokta bulmuş olabilirdi ki? Belki de hayatın akışına kaptırmayıp,hayatın içindeki şeylere kaptırma tuhaflığını görmüştü onlarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Haziran 2012 Salı

The nights are our day.

2048 İngiltere'sinde,ortaya çıkan ve insanlara varolduklarını söyleyen cadılar,pek hoş karşılanmadılar.Çoğu öldürüldü ve hala da öldürülmeye devam ediyorlar.İşte bu talihsiz zamanda,4 kız,bilmeden ve istemeden,Lilith tarafından onurlandırıldı.

Jolene,kırsal tarafta yaşayan bir genç kızdı.O dahil yedi kişi olan ailesinin çiftliğinde hayvanlarla eğlenmekti en çok sevdiği şey.Bok temizlemekten bile zevk alırdı,çünkü sonrasının atları tımar etme zamanı olduğu bilirdi.Ancak o güzel görünen,fakat pek uğursuz olan Mayıs gününde,Jolene'in iyimserliğini bozan bir şey oldu.Jolene'in kedisi Angel,çim yerken babasının çok sevdiği manolyalardan birisini koparmıştı.Jolene çok korkmuştu doğal olarak,babası gibi bir otoriteden kim korkmazdı ki! O manolyanın hemen yerine geri gelmesini diledi ve bum! İki saniye sonra manolya yeniden filizlenmiş ve güzel bir çiçek olmuştu.Jolene olanlara inanamadı,çok korktu ve bunun gerçek olmamasını diledi.Ancak bu sefer dileği gerçek olmamıştı,demek sadece doğayla ilgili dilekleri gerçek oluyordu.Ağlamaya başladı ve bahçeden çıkarak kendisini odasına kapattı.Annesi kızının bir erkek arkadaşı olduğunu sandı ve onu dövmeye gitti.Bu Jolene'in ilk cezası değildi,son da olmayacaktı.

O sırada,Brighton'un kederli denizinde,bir kız yüzüyordu.Koca denizde tekti.Ancak hiç ırgalamazdı bunlar onu,çünkü denizi severdi.Denizde bir kaç kulaçtan sonra yağmur yağmaya başlayınca sıkılmıştı ve eve dönmüştü.Jolene'in aksine,Anna-Marie'nin evinde İtalyan asıllı annesinden başka kimse yoktu.Güneşin tepeye çıktığı öğle saatlerinde de genelde işte olurdu zaten.Anna-Marie,her deniz seansından sonra yaptığı gibi duşa girdi.Lanet olsun.Şofbeni açmayı unutmuştu ve su çok soğuktu.Biraz üşengeç kızdı şu Anna-Marie,o yüzden suyun hemen sıcaklaşmasını diledi ve dileği oldu da.Ne şaşırdı,ne de Jolene gibi ağlamaya başladı.Sevindi tam aksine! Ancak hemen sonrasında çeşmeden akan sular baloncuklara dönüşüp ellerinde toplanınca,şoka girecekti.

Şoka girmek derken...Londra'nın normal bir devlet lisesinin en iyi futbolcusu David de şoklardaydı.Çünkü okulun en güzel kızıyla hala yatamamıştı.Her futbolcu bunu yapardı ama,yalama olmuş amigo kızlara mı kalacaktı! Lola onu sürekli reddediyordu,özellikle şu havai fişekli günden sonra.Okulun ilk maçıydı ve okul yönetimi,başarılı futbol takımına devletin verdiği parayla ''namımız yürüsün'' diyerek havai fişek patlatmaya karar vermişti.Lola da diğer herkes gibi oradaydı,havai fişeklere çocukluğundan beri bayılırdı.Ancak o gün,çok ama çok tuhaf bir şey oldu.Havai fişekler Lola'nın üstünde patladı! Çığlık çığlığa okul yönetimini linç edecek velileri olmadığı için Lola'nın,okul yönetimi bunu örtbas etti,hem zaten kıza da bir şey olmamıştı! Ama hayır,aslında Lola'ya çok şey olmuştu.Artık o ateşin kızıydı,erkeklerin ya da kadınların değil.Tek başına yürüyecekti.

O sırada tuhaf şeyler olan tek yer Lola'nın lisesi değildi tabii ki.Essex'de bir anaokulunda da tuhaf bir olay dönmüştü.Genç,gönüllü öğretmen Josephine Mistria,balkon kapısını açarken birden bir fırtına kopmuş ve kızı bir güzel uçurmuştu.Öğrenciler bunu asla unutmamıştı,peki ya öğretmen? Josephine o günden sonra bir daha okula gitmedi.Belki de hava üzerindeki yeteneklerini kontrol etmeye çalışmakla meşguldü.

Jolene ve Lola 16,Anna-Marie 18,Josephine ise 20 yaşındaydı.Yaşları bile aynı olmayan bu kızlarda Lilith,nasıl bir ortak nokta bulmuş olabilirdi ki? Belki de hayatın akışına kaptırmayıp,hayatın içindeki şeylere kaptırma tuhaflığını görmüştü onlarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder