12 Aralık 2011 Pazartesi

Tuhaf Kızıl

Olayın ertesi günü okuldan sonra kömürlüğe baktığımda onun hala yatağında yatmakta olduğunu gördüm,Angelo'yla oynuyordu.Sanki burnunun ağrısını hissetmiyordu.
''Tünaydın! Hastamız nasıl bakalım!'' diyerek sevimli bir şekilde girdim kömürlüğe.Belli olmaz belki ateşi çıkmıştır diye alnına elimle hafifçe dokundum.Buz gibiydi alnı.Doğru ya,kömürlük o kadar sıcak değildi.
-Aç mısın?
-Hayır,kardeşin bana sabah çörek ve süt getirdi.Ayrıca isteğim üzerine,bir sürü ağrı kesici.
Akşamdan kalmalığının bittiği belliydi.Ve ayrıca kardeşim de görmüştü onu artık.Bu da olayın anneme ve babama en geç bir hafta içinde intikal edeceğinin sözlü belgesiydi.
''Annneeaaa Barbie eve adam sokmuş!''
Gammaz ve halden anlamaz olması bir yana,abla demeyi de 12 senedir öğrenememişti.
Loş kömürlükte burnuna bakmak için cep telefonumu çıkardım.Ve o küçük ışıkta bile farkedilecek bir şey gördüm.
Nikita'nın burnu iyileşiyordu.Burnundaki morluk bir gecede yok olmuştu,yerini hafif bir kızarıklık almıştı.
-Okul üniformanız bu mu? Çok seksiiiiii.
-Senin kadar olamaz.Annem ya da kardeşim evde mi diye bakacağım,değillerse seni de alırım.
-Valla çok iyi olur burası soğuk.
Annem askerdi ama işi rutindi aslında.Havaalanı kontrollerinde çalışıyordu.Bu yüzden genellikle erken gelirdi eve.Kardeşimin okulu da öğlen başlardı yani ben eve geldiğimde o çoktan çıkmış olurdu,ama yine de kontrol etmek gerekti canım.
Annem,check.Kardeşim,check.
Kömürlüğe gitmeye üşendiğim için Nikita'ya ''gelebilirsiiiiiiiiiiiin'' diye bağırdım.Eve geldiğinde feci şaşırdım zira dün yaka kısmı kan dolu olan tişörtü tertemiz olmuştu.
-Peki...peki onu ne ara temizledin?
-Neyi? (tişörtüne baktı)Ah...huh.Köpek yalamıştır eheh.
Angelo'mun bir vampir-köpek olma olasılığını düşündüm.Belki de o bir vampir-kurt adamdı! O alacakaranlık kitaplarındaki aptal kız olsam böyle bir durumda hiç sıkıntı çekmeyeceğimi düşündüm.Sonra bu saçmalıkları beynimden atıp Nikita'yı odama götürdüm.
Odam da sevdiğim her şey gibi kırmızı renkte.Duvarları beyaz ama perdeler ve dolaplar bayrak kırmızısı.Nevresimler bordo.Laptopum bile kırmızı.
''Ben bu odada kamufle olabilirim,bence bir daha kömürlüğe gitmeme gerek yok.'' dedi Nikita,ancak odamdaki devasa Skin posterini görünce vazgeçti.Erkekler onun lezbiyen olduğunu duyunca ağızlarını şapırdatıyor ancak bu kadının kel kafalı olması onları tiksindiriyor,her zaman yaşadığım şey yani.
-Bu kim?
-Skin,Skunk Anansie'nin solisti.Nasıl bilmezsin?
Normalde benimle aynı zevki paylaşmayan insanlara karşı böyle saygısız olmam ama ben küçükken o kadın feci ünlüydü,MTV'de saat başı çıkardı onun ve bazen grubunun klipleri.O yüzden 94'lü bir çocuk kesinlikle bilirdi Skunk Anansie'yi.Bilmeliydi canım.
-Her şeyi bilmek zorunda mıyım canım.Tatu'da kaldım ben.
Eh güzel lezbiyenleri bilmek yeter zaten bir erkeğe.
-Oooo Tatu'yu biliyorsun yani.
-Rusya'da onları herkes bilir...yatağına uzansam sorun olur mu?
-Hiç olmaz,hastasın sen.Bir şey ister misin?
-Yok,sadece yorgana sarınmak istiyorum.Çok üşüyorum.
Hava o kadar da soğuk değil ki.Ama ürpermesi doğaldır,Eylül oldu ne de olsa.Sonbahar geliyor,yapraklar sararıyor,ben de okulda sıkılıp yaprakların düşüşünü çiziyorum.Ödevlere bakmak istemiyordum,ben de fırsat bu fırsat diyip Nikita'yı çizmeye başladım.Yatağın hemen yanına bir sandalye çektim,resim defterimi ve kalemimi aldım.
-Soyunmam gerekiyor mu?
-Ne?!...Tabii ki hayır.Sadece kımıldama.
-Ben manyağın birine çatacağımı biliyordum zaten.
-Dua et bu manyak sana tecavüz edip sonra da öldürmedi!
Ofladı ve sustu.Şimdi onu çizebilirim.Önce yatağı çizdim,sonra da onun yatakta yarattığı kıvrımları.Sonra yorganın üstüne koyduğu hafif kaslı kollarını,omuzlarını,bordo yastığın üstündeki kırmızı saçları ve sevimli yüzü...O kırık burnu...
Biyolojik alarmım çalıyor.Porno zamanım gelmiş.Yalnız kalmam lazım.Neden kardeşimle odalarımız iki cm uzaklıkta? Her neyse,düşüncelerimden arınıp çizimime geri dönüyorum.Ayrıntıları çiziyorum.Hafifliyorum.Bu benim meditasyonum.İçimdeki bütün kötü hisler gidiyor.Sadece çiziyorum.
Bir saat sonra elimde güzel bir resim var.Hafif bir şekerleme yapmakta olan Nikita'ya gösteriyorum resmi,onu biraz sarsıyorum.
Sarsmaz olaydım.
Burnundan neredeyse kan fışkırıyor.Mutfağa koşup zibilyon tane peçete getiriyorum.
Duvarlara sıçramış.Nevresime de.Nevresimin deseni gibi durmuş ama duvarı temizlemek lazım.Önce burna bakacağım tabii.
-Nikita? İyi misin?
-Hayır lan manyak karı...Beni hastahaneye götür...
-Ama ya bakmazlarsa!
-BAKARLAR!
Kapat şunlarla burnunu,duvarı temizleyeyim gideriz.
Mendillerin yarısından fazlasını suya tuttum,sonra boca ettim duvardaki püskürmüş kana.Bu sırada Nikita uyanık kalmaya ve dengesini sağlamaya çalışıyordu.Çok da kötü bir şekilde sarsmamıştım ki onu! Hay bin kunduz.
Neyse ki duvarı temizlemem kısa sürdü,evimizin her yere yakın bir yerde olmasının katkısıyla da yarım saat sonra acil bölümündeydik.
-Aç mısın? Git kendine yiyecek bir şeyler al.Açsındır.Bir şey yemedin.
-Yedim de geldim.
-Üniformanda kan var.Tuvalete git temizle.
-Aaa nerede...
Koşarak kadınlar tuvaletine gittim,aynada binbeşyüz kere baktıysam da kan izi bulamadım.Bekleme bölümündeki yerimize kafamdaki binbir soruyla geri döndüm ama Nikita'yı da bulamadım.Heh,bir doktorla beraber çıkıyordu,burnu pansumanlanmış,elinde reçete.
-Oh,bu kız kardeşin olmalı David.O iyi küçük hanım,eğer bir daha uykusunda sarsılmazsa iyileşecek.
DAVID Mİ?! Hayır hayır,onun ismi Nikita! Nasıl yani ya? Elemanlar sahte kimlik mi getirdi kaşla göz arasında bu herife? Kesin öyledir canım.
-Tamam efendim,bir daha kesinlikle sarsmam onu.
Doktor bizden hızla uzaklaşırken ve biz de çıkışa yaklaşırken hafifçe saçını çektim Nikita'nın.
-David.Fazlasıyla tanıdık,Amerika için tabii.Elior filan koysaydın,bizim buralara daha yakın.
-Ay ne yapayım aklıma ilk o geldi.
Biraz önce burnundan kan fışkırmış bir adam için fazla mutlu bir şekilde eve ulaştık.
Hassiktir.
Kardeşim kapıdaydı.
-Merhaba Debs! Nasılsın,seni çok özledim!
DEBS Mİ?
DEBORAH MI YANİ?
...Ve boynuna sarıldı.Onu yanaklarından öpmeye çalıştı.

Şaşkınlık içerisinde kapıyı açtım,Nikita'yı hemen kömürlüğe doğru sürükledim.
-Barbie yaaaaa gıcıklık yapma,bırak şu kızı...
Küçük ve kısık mavi gözlerimi ona diktim,işte bunlara kimse dayanamazdı!
-Ne halt yiyorsun lan sen?
-Bir halt yediğim yok.Sadece ben kabı olmayan bir ruhum.Ve beni herkes istediği gibi görür.Sen yaşıtın bir oğlan olarak,kardeşin yetişkin bir kadın olarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12 Aralık 2011 Pazartesi

Tuhaf Kızıl

Olayın ertesi günü okuldan sonra kömürlüğe baktığımda onun hala yatağında yatmakta olduğunu gördüm,Angelo'yla oynuyordu.Sanki burnunun ağrısını hissetmiyordu.
''Tünaydın! Hastamız nasıl bakalım!'' diyerek sevimli bir şekilde girdim kömürlüğe.Belli olmaz belki ateşi çıkmıştır diye alnına elimle hafifçe dokundum.Buz gibiydi alnı.Doğru ya,kömürlük o kadar sıcak değildi.
-Aç mısın?
-Hayır,kardeşin bana sabah çörek ve süt getirdi.Ayrıca isteğim üzerine,bir sürü ağrı kesici.
Akşamdan kalmalığının bittiği belliydi.Ve ayrıca kardeşim de görmüştü onu artık.Bu da olayın anneme ve babama en geç bir hafta içinde intikal edeceğinin sözlü belgesiydi.
''Annneeaaa Barbie eve adam sokmuş!''
Gammaz ve halden anlamaz olması bir yana,abla demeyi de 12 senedir öğrenememişti.
Loş kömürlükte burnuna bakmak için cep telefonumu çıkardım.Ve o küçük ışıkta bile farkedilecek bir şey gördüm.
Nikita'nın burnu iyileşiyordu.Burnundaki morluk bir gecede yok olmuştu,yerini hafif bir kızarıklık almıştı.
-Okul üniformanız bu mu? Çok seksiiiiii.
-Senin kadar olamaz.Annem ya da kardeşim evde mi diye bakacağım,değillerse seni de alırım.
-Valla çok iyi olur burası soğuk.
Annem askerdi ama işi rutindi aslında.Havaalanı kontrollerinde çalışıyordu.Bu yüzden genellikle erken gelirdi eve.Kardeşimin okulu da öğlen başlardı yani ben eve geldiğimde o çoktan çıkmış olurdu,ama yine de kontrol etmek gerekti canım.
Annem,check.Kardeşim,check.
Kömürlüğe gitmeye üşendiğim için Nikita'ya ''gelebilirsiiiiiiiiiiiin'' diye bağırdım.Eve geldiğinde feci şaşırdım zira dün yaka kısmı kan dolu olan tişörtü tertemiz olmuştu.
-Peki...peki onu ne ara temizledin?
-Neyi? (tişörtüne baktı)Ah...huh.Köpek yalamıştır eheh.
Angelo'mun bir vampir-köpek olma olasılığını düşündüm.Belki de o bir vampir-kurt adamdı! O alacakaranlık kitaplarındaki aptal kız olsam böyle bir durumda hiç sıkıntı çekmeyeceğimi düşündüm.Sonra bu saçmalıkları beynimden atıp Nikita'yı odama götürdüm.
Odam da sevdiğim her şey gibi kırmızı renkte.Duvarları beyaz ama perdeler ve dolaplar bayrak kırmızısı.Nevresimler bordo.Laptopum bile kırmızı.
''Ben bu odada kamufle olabilirim,bence bir daha kömürlüğe gitmeme gerek yok.'' dedi Nikita,ancak odamdaki devasa Skin posterini görünce vazgeçti.Erkekler onun lezbiyen olduğunu duyunca ağızlarını şapırdatıyor ancak bu kadının kel kafalı olması onları tiksindiriyor,her zaman yaşadığım şey yani.
-Bu kim?
-Skin,Skunk Anansie'nin solisti.Nasıl bilmezsin?
Normalde benimle aynı zevki paylaşmayan insanlara karşı böyle saygısız olmam ama ben küçükken o kadın feci ünlüydü,MTV'de saat başı çıkardı onun ve bazen grubunun klipleri.O yüzden 94'lü bir çocuk kesinlikle bilirdi Skunk Anansie'yi.Bilmeliydi canım.
-Her şeyi bilmek zorunda mıyım canım.Tatu'da kaldım ben.
Eh güzel lezbiyenleri bilmek yeter zaten bir erkeğe.
-Oooo Tatu'yu biliyorsun yani.
-Rusya'da onları herkes bilir...yatağına uzansam sorun olur mu?
-Hiç olmaz,hastasın sen.Bir şey ister misin?
-Yok,sadece yorgana sarınmak istiyorum.Çok üşüyorum.
Hava o kadar da soğuk değil ki.Ama ürpermesi doğaldır,Eylül oldu ne de olsa.Sonbahar geliyor,yapraklar sararıyor,ben de okulda sıkılıp yaprakların düşüşünü çiziyorum.Ödevlere bakmak istemiyordum,ben de fırsat bu fırsat diyip Nikita'yı çizmeye başladım.Yatağın hemen yanına bir sandalye çektim,resim defterimi ve kalemimi aldım.
-Soyunmam gerekiyor mu?
-Ne?!...Tabii ki hayır.Sadece kımıldama.
-Ben manyağın birine çatacağımı biliyordum zaten.
-Dua et bu manyak sana tecavüz edip sonra da öldürmedi!
Ofladı ve sustu.Şimdi onu çizebilirim.Önce yatağı çizdim,sonra da onun yatakta yarattığı kıvrımları.Sonra yorganın üstüne koyduğu hafif kaslı kollarını,omuzlarını,bordo yastığın üstündeki kırmızı saçları ve sevimli yüzü...O kırık burnu...
Biyolojik alarmım çalıyor.Porno zamanım gelmiş.Yalnız kalmam lazım.Neden kardeşimle odalarımız iki cm uzaklıkta? Her neyse,düşüncelerimden arınıp çizimime geri dönüyorum.Ayrıntıları çiziyorum.Hafifliyorum.Bu benim meditasyonum.İçimdeki bütün kötü hisler gidiyor.Sadece çiziyorum.
Bir saat sonra elimde güzel bir resim var.Hafif bir şekerleme yapmakta olan Nikita'ya gösteriyorum resmi,onu biraz sarsıyorum.
Sarsmaz olaydım.
Burnundan neredeyse kan fışkırıyor.Mutfağa koşup zibilyon tane peçete getiriyorum.
Duvarlara sıçramış.Nevresime de.Nevresimin deseni gibi durmuş ama duvarı temizlemek lazım.Önce burna bakacağım tabii.
-Nikita? İyi misin?
-Hayır lan manyak karı...Beni hastahaneye götür...
-Ama ya bakmazlarsa!
-BAKARLAR!
Kapat şunlarla burnunu,duvarı temizleyeyim gideriz.
Mendillerin yarısından fazlasını suya tuttum,sonra boca ettim duvardaki püskürmüş kana.Bu sırada Nikita uyanık kalmaya ve dengesini sağlamaya çalışıyordu.Çok da kötü bir şekilde sarsmamıştım ki onu! Hay bin kunduz.
Neyse ki duvarı temizlemem kısa sürdü,evimizin her yere yakın bir yerde olmasının katkısıyla da yarım saat sonra acil bölümündeydik.
-Aç mısın? Git kendine yiyecek bir şeyler al.Açsındır.Bir şey yemedin.
-Yedim de geldim.
-Üniformanda kan var.Tuvalete git temizle.
-Aaa nerede...
Koşarak kadınlar tuvaletine gittim,aynada binbeşyüz kere baktıysam da kan izi bulamadım.Bekleme bölümündeki yerimize kafamdaki binbir soruyla geri döndüm ama Nikita'yı da bulamadım.Heh,bir doktorla beraber çıkıyordu,burnu pansumanlanmış,elinde reçete.
-Oh,bu kız kardeşin olmalı David.O iyi küçük hanım,eğer bir daha uykusunda sarsılmazsa iyileşecek.
DAVID Mİ?! Hayır hayır,onun ismi Nikita! Nasıl yani ya? Elemanlar sahte kimlik mi getirdi kaşla göz arasında bu herife? Kesin öyledir canım.
-Tamam efendim,bir daha kesinlikle sarsmam onu.
Doktor bizden hızla uzaklaşırken ve biz de çıkışa yaklaşırken hafifçe saçını çektim Nikita'nın.
-David.Fazlasıyla tanıdık,Amerika için tabii.Elior filan koysaydın,bizim buralara daha yakın.
-Ay ne yapayım aklıma ilk o geldi.
Biraz önce burnundan kan fışkırmış bir adam için fazla mutlu bir şekilde eve ulaştık.
Hassiktir.
Kardeşim kapıdaydı.
-Merhaba Debs! Nasılsın,seni çok özledim!
DEBS Mİ?
DEBORAH MI YANİ?
...Ve boynuna sarıldı.Onu yanaklarından öpmeye çalıştı.

Şaşkınlık içerisinde kapıyı açtım,Nikita'yı hemen kömürlüğe doğru sürükledim.
-Barbie yaaaaa gıcıklık yapma,bırak şu kızı...
Küçük ve kısık mavi gözlerimi ona diktim,işte bunlara kimse dayanamazdı!
-Ne halt yiyorsun lan sen?
-Bir halt yediğim yok.Sadece ben kabı olmayan bir ruhum.Ve beni herkes istediği gibi görür.Sen yaşıtın bir oğlan olarak,kardeşin yetişkin bir kadın olarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder