1 Ekim 2011 Cumartesi

Bizim Çılgın Sırrımız

”Buradaki makyaj fabrikasında çalışmaya başladık annemle,bizim gibi 5 anne-kız daha var.Her cuma bembeyaz giyinmiş doktorlar bizi karşılarına alıyorlar,narkoz veriyorlar ve bize makyaj malzemelerini sürmeye başlıyorlar.Hiç bir şey hissetmedim.Ama uyandığımda dudaklarım yanıyordu ve ellerim de.Korkmaya başladım ama aldığımız 15 kivayı düşündüm ve yüzümü yıkadım.Acı geçmedi,arttı arttı ve daha çok arttı.Annem her genç kızın orada çalıştığını söyledi,Pairena halkının kadınları böyle yardım edermiş kocalarına.Babam iş kazası ve sonrasındaki enfeksiyondan öldü,kardeşlerim ise daha çok küçük,onların sevinci acımı dindiriyor.Okulda tanıştığım şu çocuk,Cedric diyor ki bu insanlara yapılmamalıymış.Ben katılmıyorum çünkü o fabrikadaki doktorlar bize eğitim veriyor.Belki buradan kaçabiliriz,ama şimdi sadece durmalıyız.” Roksi,11 Şubat 1991”
-Üzülme Nikola,yeni bir eve taşınmamız arkadaşlarınla görüşmeyeceğin anlamına gelmez.
-Ben arkadaşlarımdan sözetmiyorum anne,eski evimizi daha çok seviyordum sadece o kadar. -Buraya da alışırsın,hadi odanı seç.
Eşyalar yerleştiriliyordu,temizlik yapılıyordu ve herkes mutluydu.Ama bu mutluluk Niki’yi etkilememişti,çünkü kocaman bir balkonu ve camları olan o güzel teras katını seviyordu.Ama bu prototip ev,bu küçücük camlar onu bir kutuya tıkılmış gibi hissediyordu.Çantasından günlüğünü çıkardı ve küçücük odasındaki duvara yaslanıp yazmaya başladı: ”Bu evi hiç sevmedim,hem de hiç.Bir sitenin içine kurulu ve tüm evler aynı!Kendimi bir robot gibi hissediyorum,odalar öyle küçük ki nefes alamıyorum!Sırf havuzu var diye eve mi taşınılır,tanrım!Balkona en yakın odayı seçeyim ki,en azından rüzgarı hissedebileyim.” Ebeveynleri onun mutsuz olmasına şaşırmamıştı,çünkü genellikle böyleydi.Farklı bir çocuktu ve bu onun okul ortamında hor görülmesi,yalnız kalması ve üzülmesi demekti.Dışarı çıkmaya karar verdi,en azından evleri sayarak zaman geçirirdi.Netteki dostlarına kavuşması için daha iki günü vardı,bugün cumaydı.Çok sıkıldı,sitenin bahçesine gitti,bir ağacın gölgesine yaslandı ve hayal etti.İyi bir yazar olacağı günleri,çok sevdiği soğuk ülke Valhalla’daki ormanları ve muhtemelen oralı olacak karısını… Tam gözlerini kapatıp uykuya dalacakken ödevini hatırladı.Engelli biriyle röportaj yapmak.Şehir merkezine inmesi gerekiyordu,belki de gün sonunda Yalle’nin evinde kalırdı.
Annesinden para ve izin aldı,çantasını kaptı,sitenin oradan geçen bir otobüse bindi.Yapacaklarını düşündü,bir engelliler derneğine gidecek ve tatlı bir yaşlıya kibarca ”kazadan sonra hayatındaki değişimleri” soracaktı.Yavaş yavaş gözleri kapanıyordu,Niki küçüklüğünden beri hareket halindeki bir araçta uyumaya bayılırdı. -Kashne Garia durağı,son durak!! Muavinin sesi onu uyandırdı.Şehir merkezine gelmişti ve yer belliydi,iki-üç sokak uzaklıktaki Garia Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi.Tam o sırada duymayı en çok istediği sesi duydu: -Nikiiii,günlerdir nerelerdesin tavşanım? -Yallleee,ben de tam seni arıyordum! -Hadi oradan,ödev için geldin,yoksa bikinili bronz kızlar varken kim bakar bana! Yalle Niki’nin en iyi arkadaşıydı,uzun ve balık etli uçuk bir kızdı.Saçları turuncuydu,yüzünde de çiller vardı,Niki de sarışın ve çilliydi,yaşlı nineler onları ikiz sanırdı. Başkan Makrosi heykelinin arkasındaki basamaklara oturdu iki arkadaş ve başladılar konuşmaya:
-Nefret ettim yeni evden,çok sıkıcı ve küçücük!Ve o kadar uzak ki okula!
-Sen oralarda da eğlenecek bir şey bulursun tavşanım.
-Dünya benim intihar etmemi istiyor,bu da son işaret.Yapay bir harikalar diyarı ve ben.
-Hadi be! Ben var oldukça sen bu dünyadasın! Yalle durumun umutsuzluğunu kavradı ve annesini aradı.Uzun bir konuşmadan sonra ”Benim taraf tamam.” dedi ve Niki’ye göz kırptı.Niki de Yalle’yi taklit ederek annesini aradı ve anında izin kopardı,galiba annesi onu başından savmak için neden arıyordu.Oralarda biraz daha durduktan sonra Yalle’nin evine gittiler,daha doğrusu Yalle’nin annesi onları aradı.Niki’yle Yalle okulda tanışmamışlardı,yan komşulardı.Yalle’nin odasına girdiler,bilgisayardan bir müzik açtılar ve konuşmaya başladılar.Gecenin ilerleyen saatlerinde Yalle,babasının kapatamadığı eski ve kirli havalandırma boşluğundan yıpranmış bir günlük çıkardı.
-Bu ne böyle?
-Bunu dün,bahar temizliğinde buldum.Bu bir günlük.
-Aman tanrım…Okuyalım? Yıpranmış ve kirli,eski bir şeye benziyordu günlük,beyazdı ama zamanla rengi griye dönmüştü.Üstüne siyahla ‘’Roksi Nyheter’in Malıdır’’ yazıyordu.İki arkadaş müziği kapattı ve günlüğü okumaya başladı. Gerçekten yıpranmıştı günlük,okudukları kadar okumaya çalıştılar,sonra da biraz daha konuşup uyudular.Gece Niki,rüyasında bir kızı kobay olarak kullandığını gördü.Kızın gözleri mavi,saçları sarı ama teni inanılmaz beyazdı.Dudakları çatlamış,gözleri göremeyen,elleri hissiz bir kız.Uyandığında,bunun yedi yaşında gördüğü karabasandan sonra en kötü kabusu olduğunu düşündü.Bir daha uyuyamayacaktı,ama Yalle mışıl mışıl uyuyordu.Yalle’nin bilgisayarına girdi,kızmayacağını biliyordu,biraz internette takıldı.Sonra koltukta duran günlüğe baktı,okumak isteyeceğinden emin değildi,bunun bir günlük olduğundan da.Manyak bir yazarın ilk denemesi olabilirdi bu,ama cinayet kitapları delisi Yalle bunu anlardı.

”Ben Roksi ve bu aslında benim okul defterim.Pairena’da yaşıyorum,annem ve babam buradaki fabrikalarda çalışıyor,ben de bu kış annemle makyaj malzemesi fabrikasına gideceğim.Onun dışında iki yaşında olan kardeşlerim Yerush ve Rolie var.’91 yılı boyunca bu günlüğü tutacağım,benden geriye bir şeyler kalması için,sonra da bu deliğe bırakacağım.Öldüğümde benden bir şeyler kalması için.” Niki içinde bir sızı hissetti.Roksi eskiden bu evdeydi,anladığı kadarıyla farklı bir kızdı ve eğer ‘91 yılında hayatta olsaydı onunla tanışmak için herşeyini verirdi.Kızın günlüğünü okumaya devam etti: ”Okulda pek arkadaşım yok,sadece Cedric diye bir çocuk var.Bana yardım ediyor ve yemeğini paylaşıyor ama pek konuşmuyoruz.Çok konuşkan bir insan değilim.Belki de mutlu olmalıyım okuldaki diğer kızlar gibi,ama korkuyorum.Fabrikada tükenmekten,annemi kaybetmekten ve yeşil gökyüzünden.Pairena korkunç bir yer…” Niki Yalle’nin uyandığını gördü ve günlüğü okumayı bıraktı.Gökyüzüne baktı,Pairena’da gökyüzü maviydi artık.19 senede nasıl bir değişimdi bu böyle?! Yalle yataktan kalktı ve arkadaşına sarıldı;
-Günaydın tavşanııııım!
-Günaydın.
-Hayrola,uyuyamadın galiba? Ben bebekler gibi uyudum!
-Ne mutlu sana.Ben uyuyamadım!
-Günlükten falan kabus mu gördün?
-Evet,çok,çok kötü bir kabus!
-Ben de çok garip bir rüya gördüm,gökyüzü yeşildi ve sarı saçlı mavi gözlü bir kız bizim terastan atlıyordu!Ama görecektin,kızın teni kağıt kadar beyazdı!
Niki ”Kalp kalbe karşıymış”,diye düşündü.İkisi de aynı kızı görmüşlerdi,Roksi’yi. Yalle tuvalete gittikten sonra kahvaltı ettiler,bilgisayarda takıldılar ve dışarı çıktılar.Niki için ödev zamanıydı,çok saçma bir ödevdi,röportaj yapacağı kişiyi incitmemeyi umdu.Garia Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne doğru gittiler.Yalle giderken bir buket mor sümbül aldı,”Bir kadınla konuşalım.” dedi,kadınlar daha yumuşaktı çünkü.Merkeze girdiler,ziyaret saatiydi ve herkes ziyaretçileriyle konuşurken arkada yalnız oturan kısa sarı saçlı kör bir kadın dikkatlerini çekti.Niki önden gitti ve kadına kendini tanıttı.
-Merhaba.Ben Pairena Lisesi’nden Nikola Grosviire,size çiçek getirdim.Sizinle röportaj yapmak isteyecektim,umarım kabul edersiniz.
-Otur yanıma,çocuğum.sümbüller için sağol.Neden benimle röportaj yapasın ki?
-Bana okulda verilen ödev gereği sizin gibi biriyle…
-Bir engelliyle mi?
-Evet,röportaj yapmam gerekiyor.
-Peki öyleyse. Niki çantasından kağıt ve kalem çıkardı,Yalle de bir-iki fotoğraf çekecekti.
-Adınızı ve yaşınızı sorarak başlayayım.
-Roksanda Niletar,45 yaşındayım.
-Körlüğünüz doğuştan mı yoksa bir kaza sonucu mu?
-Çok elim bir kaza sonucu çocuğum. Niki kadının hüzünlenmeye başladığını farketti,konuyu değiştirdi ve merkezin şartlarını beğenip beğenmediğini sordu yaşlı kadına. -Tanrıya şükür,daha kötüsü de olabilirdi. Roksanda Niletar çok mütevazıydı da.Niki ailevi mevzulara girecekti,ödevini ”yaşlılarımızı koruyalım” altmetniyle bitirirdi.
-Peki çocuğunuz ve torunlarınız var mı?
-Hepsini o kazada kaybettim…
-Eşiniz?
-Onu önce kaybettik.
-Özür dilerim,bu tür konuları açmamalıydım…
-Önemli değil,çocuğum. Niki bu acı verici sohbeti sürdürmemesi gerektiğini düşündü.Niletar’a çok teşekkür etti ve Yalle ikisinin fotoğrafını çekti.Sonra da merkezden ayrıldılar.Giderken ikisi de suskundu.
-Ne kötü bir hayat…umarım Bayan Niletar’ı pek üzmemişizdir.
-Çok önemseme tavşanım,Niletar’ı bir daha görmeyeceksin.Zaten yaşlılar dengesizdir,bir üzülüp bir sevinirler.
-Yalle…ama biz de dengesiziz! Suskunluktan sonra kıkırdamak,evet ikisi de dengesizdi! Saat altı olmuştu,biraz daha gezip Yalle’nin evine gitmeye karar verdiler.Kitapçıda Yalle bir ilanla karşılaştı: SİZ YAZIN,BİZ BASALIM!!! Drasvela Kitapçılık’tan büyük hizmet!!!Kitap olmaya hazır projelerinizi getirin,uygunsa basalım ve sizin de bir kitabınız olsun!Eğer projeler arasında yapılan yarışmayı kazanırsanız kitabın telif haklarının %70’i sizin!Beğenilirse kitabınız önce Pairena’da,sonra da bütün Zombieland’da basılacak!!!!!! Günlüğü kitap olacak şekilde yazabilir ve piyasaya sürebilirdi!!!Yalle kitabın tutacağından emindi,bu fikrini Niki’ye de söylemeliydi…
-Yalle,Drag Me To Hell’in yeni albümü çıkmış!!!!!
Ama önce şu albüme bakmak lazımdı. Hava karardıktan sonra Yalle’nin evine gittiler,annesi yemeğe başlamıştı bile. -Nerede kaldınız? Hadi,oturun sofraya! Çabucak yediler ve hemen terasa çıktılar,sallanan koltukta oturmaya başladılar ve çoğu zaman olduğu gibi Yalle başladı:
-Kitapçıda bir ilan gördüm…Sen kitabı yazıyorsun,kitapçıya götürüyorsun ve seni yarışmaya sokuyorlar.Eğer kazanırsan zengin oluyorsun,tutarsa daha da zengin oluyorsun!!!
-İyi de bizim tutacak bir yazımız yok ki.Anca bir müzik dergisinde albüm kritiği yazabiliriz. -Günlük?
-Bilmiyorum,Roksi’ye saygısızlık olmaz mı? Zaten önce tüm günlüğü bitirmemiz gerekli… Niki daha lafını bitirmeden Yalle günlüğü getirdi ve okumaya yeniden başladılar. ”Artık dayanamıyorum Günlük.Derim pul pul dökülmeye başladı.Bazen ayaklarıma krem sürüyorlar,işte o zaman ayaklarımı hissetmiyorum.Ama Yerush ve Rolie’ye yemek ve su götürmeliyim.Babamın durumu iyice ağırlaştı,ona ilaç almalıyız ama burada ne hastane ne de eczane var.Sadece bir okul,bir bakkal,bir sürü ev ve fabrika var.Kardeşlerim ve annem olmasaydı kendimi öldürürdüm.Şu Cedric bir protesto başlatacağını söylüyor,benim ve annemin fabrikaya gitmememizi istiyor,kardeşlerime yemek bulacakmış,tanıdıkları varmış.Kalbim ona uymamı söylüyor ama mantığım ondan uzak durmamı söylüyor.Oradaki doktorların o kadar kötü olmadığını düşünüyorum… Ama derim gittikçe beyazlaşıyor.Saçlarımın renginden pek emin değilim,her gün değişiyor,eskiden sarıydı,anneminkiler gibi.Göz kapaklarımı ve ayaklarımı pek kontrol edemiyorum.Malzemeleri bizim üstümüzde deniyorlar ve ben kardeşlerimin de bu muameleyi görmesini istemiyorum.Ne olursa olsun,kalbimi dinleyeceğim günlük! Roksi,24 Şubat 1991”
Niki sevinmişti.Roksi artık haklarını arayacaktı!Yalle ise Roksi’nin adına sevinmişti,ama bunun çok satanlar listesine gireceğine emin olduğundan,daha fazla okumak,hemen bitirmek ve kitapçıya koşmak istedi.
-Yalle,acaba Roksi yaşıyor mudur? Niki Yalle’nin düşüncelerini bölmüştü.
-Bilmem,umarım yaşıyordur.
-Onu bulmalıyız,’91’de bizim yaşlarımızdaysa şu an 33 yaşında olmalı!Kitap için fikrini almazsak bize dava açabilir!
-Onu nasıl bulacağız ki?
-Adı ve soyadını biliyoruz.E-Devlet’e Roksi Nyheter yazarız ve çıkan sonuçlara bakarız.
-Ya adını değiştirmişse? -Benzer isimlere bakarız;Roksanda,Roxy,Roksie gibi…
-Sen kafayı yedin,bırak şunu okumayı. Yalle haklıydı,Niki biraz kafa dağıtmalıydı.Niki internette dolanırken Yalle biraz daha okudu,eh ne de olsa bir cinayet kitabı fanı olarak idmanlıydı. ”Cedric’e söyledim.Elimden tuttu ve bana teşekkür etti.Benden güç aldığını söyledi.Utandım açıkçası.Okulda kahvaltı ederken yemek yediğimiz sıralara çıktı ve bize yapılanlar hakkında konuşmaya başladı,herkes sesini duysun diye bağırmaya çalışıyordu.İki irikıyım görevli onu itti,sıradan attı ve müdüre doğru götürdü.Giderken son bir kez bağırdı; BİZE YARDIM ETMEYECEKLER! BİZİ TÜKETECEKLER! Sinirlendim,diğer çocuklar da bundan etkilenmişti ve kendi aralarında konuşmaya başladılar.Evet doktorlar bize eğitim ve yemek veriyorlardı,ama bunun karşılığında biz onlara bedenlerimizi veriyorduk.Bir ekmeğe değer miydi bu acılar? Roksi,25 Şubat 1991”
Yalle daha da sevinmeye başladı,kitap siyasi bir boyut kazanmıştı,bu da dikkatleri çekerdi.Yayınevi kitabı kesin yayınlardı,dikkat çekmek para getiriyordu ya! O sırada Niki E-Devlet’ten Roksi Nyheter ismini araştırdı,benzer isimlere ve soyisimlere de baktı ama bulamadı.Roksi ölmüş olmalıydı,bu ihtimal içini burktu.O sırada Yalle okumaya devam ediyordu; ”Bugün fabrikada fazla mesaiye kaldım.Kalmaz olaydım,pislik doktorlar bize makyaj malzemesi değil,bulaşık deterjanı ve çamaşır suyu sürüyormuş! Bunu neden yaptıklarını sorduğumda ise cevapları ”kullanıcıların derileri reaksiyon göstermesin diye” oldu! Bize neden ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar? Ne kadar aptal ve şanssızım,bana bu yapılanların farkında değilim,hiç tepki göstermedim,hem de Flavanım! Bu arada son olaylardan sonra okul yoktu,Cedric’in evine gittiğimde ne annesini ne babasını ne de kendisini gördüm.Onu öldürdüler mi acaba?Öldürseler bile ne olur ki,Miravanlara hiç bir şey olmaz. Pazartesi okuldan önce seni gizli yerine koyacağım,sonrakiler bulsun ve hatalarını anlasınlar diye.Bütün bu olanlar çok acı,ama ben bir şeyler yaparsam belki biter. Roksi,26 Şubat 1991” Yalle buz kesti,tarih dersini hatırladı.O bahsedilen Cedric,iç savaşı başlatan Cedric Mraivena olmasındı? O adam bir teröristti,savaş başlatmış ve insanların ölümüne sebep olmuştu!Peki Roksi,yalan mı söylüyordu? Belki de beynini yıkamıştı Cedric…Ama kolay bir kıza benzemiyordu Roksi,duygusal olduğu kadar mantığını da korumuştu.Yalle bunları Niki’ye anlattı.Niki şaşkına döndü;
-Bu iç savaş için bir kanıt! Bunu yayınevine veremeyiz,Üstelik Flavanların tarafında,hapse gireriz!
-Ama bunlar tamamen hayal ürünü olmalı,biz Flavanların haksız yere toprak için tartışma çıkardığını biliyoruz değil mi?
-Saçmalama! Hiç kimse masum değildir Yalle,biz dahil!Roksi neden hayal ürünü şeyler yazsın ki… Niki defteri Yalle’nin elinden almış ve sallamaya başlamıştı,bu sırada içinden iki fotoğraf düştü.İlk fotoğrafta esmer ama yeşil gözlü bir çocuk vardı,çocuğun gözleri açık yeşildi.Fotoğrafın arkasında ”Unutma beni…Ben Cedric.” yazıyordu.Bu çocuk Cedric Mraivena’ya ne kadar çok benziyorlardı,tarih kitaplarında hep adı geçen haine! İkinci fotoğrafta ise açık havada çimlerin üzerine oturmuş bir aile vardı.Niki bunun Roksi ve ailesi olduğunu tahmin etti.Gökyüzü harbiden yeşildi,çimler ise çok yapay gözüküyordu. ”Bak Yalle,işte kanıt!” dedi Niki ve fotoğraftakileri işaret etmeye başladı;
-Bu iki küçük kız Yerush ve Rolie,kardeşleri.Bu bembeyaz kız da Roksi,aradaki ten farkına baksana.Annesi de beyaz tenli,bir tür pikniğe gitmiş olmalılar. Yalle ”Olabilir,okursak anlarız.” dedi ve isteksiz bir şekilde sayfayı çevirdi. ”Bugün fabrikaya giderken yolda Cedric’i gördüm.Ölmemişti ama kollarında morluklar vardı.Ona sarıldım ve ne yaptıklarını sordum,ona baktığımda içimi üzüntü kaplıyordu,durumu o kadar kötüydü ki.Ona pek bir şey yapmadıklarını,dövüp bıraktıklarını söyledi.Ailesi ise saklanıyormuş.Şimdi ne yapacağız dediğimde ise ”Gel benimle.” dedi ve beraber evlerine gittik.Sandıktan bir tüfek çıkardı ve ”Oradaki doktorlardan birini vuracağız böylece dikkat çekmiş oluruz.” dedi.Saçmalamamasını söyledim,hapse girerdik hem de dayak yerdik üstelik ailelerimize ne olacaktı? Cedric kollarını açtı ve benim kollarımı da tuttu,”Onlar para için bize zarar verdiler ya,önce bölgeyi sonra da insanlarını değiştirdiler.Biz aralarından birini götürsek ne olur ki?” İşte bu mantıklıydı günlük.Gece Cedric’le beraber siyah giyinip oradaki nöbetçi doktoru vuracağız,umarım bu işin sonu iyi biter. Roksi,29 Şubat 1991”
Bu kadar yeter,dedi Yalle.Bu tamamiyle iç savaşa doğru gidecek.Son yazılan tarihe baksana dedi Niki ve son sayfayı çevirdi.en son 15 Mart’ta yazılmıştı,iç savaşın başlamasından bir gün sonra.Yalle günlüğü aldı ve yerine geri koydu.Bunu unutmalıyız,bu günlük sonumuzu getirir,tamamen iç savaşın nasıl başladığına bir kanıt.Üstelik tarih kitaplarında anlatılandan çok farklı.Yalle tam mutfağa giderken Niki günlüğü elinden aldı ve çantasına koydu.Pazar gecesi gelmişti,eve gitmesi gerekiyordu.İkisi de günlüğün verdiği heyecandan unutmuşlardı herşeyi.Niki Yalle’nin annesine veda etti,Yalle’ye sarıldı ve eskiden oturdukları apartmandan çıktı,o çıkarken aynı anda bir kadın daha çıktı,topuz yapılmış kızıl saçları ve siyah etek-ceket takımıyla genç bir devlet memuruydu galiba.Kadın çıkarken Newaria Sitesi’nin nerede olduğunu sordu,bu Niki’nin oturduğu yerdi,ben de orada oturuyorum beraber gidelim dedi.Kadın adının Josephina olduğunu söyledi,bu sırada Niki tam otobüs durağına gidiyordu ki kadın onu durdurdu.”Arabamla gidelim istersen,hem sen bana yolu da tarif edersin?” Niki evet,olur dedi,tabii bunda kadının ceketini çıkarmış,saçını açmış ve gömleğinin iki düğmesini de açmış olmasının etkisi büyüktü.İkisi arabaya bindiler,durağın oradan geçerken Niki uykusunun geldiğini hissetti,bir yabancının arabasında uyuyamazdı ancak küçüklüğünden beri bayılırdı arabada uyumaya.İyice mayışmışken Josephina arabayı durdurdu,çantasından bir iğne çıkardı ve Niki onu durdurmaya çalışırken koluna vurdu.Boyu 1.80 olsa da hala bir kadını bile durduramamıştı… Uyandığında normal bir odadaydı,odada grupların posterleri vardı,devasa bir Drag Me To Hell posteri göze çarpıyordu,en azından güzel müzik dinlerken ölürüm diye düşündü.Odadaki aynada yüzüne baktı,her şey normaldi,kolunda bir sızı vardı sadece.Odadan çıktı ve salona girdi,salonda Josephina ve sarışın ancak ona çok benzeyen bir genç kız beraber oturmuş çay içiyorlardı.Şaka mıydı bu yahu? Josephina Niki’yi gördü ve yanındaki koltuğu işaret etti.Hadi canım gel,otur,dedi.Niki,”Neler oluyor burada,beni neden kaçırdınız?” diye sordu sinirli bir şekilde.Josephina ”Sakin ol tatlım,biz sadece sana yardım etmek için buradayız.Çantanda bir saatli bomba taşıyorsun,sen bunun farkında olmasan da tek bir yabancıya gösterdiğin anda aynasızlar farkında olur.” dedi.Niki anlamamıştı,ne demekti şimdi bu? Eski,yırtık bir günlük müydü saatli bomba,tamam içinde yazanlar patlayıcıydı ama kapağına bakan herkes bunun eski bir günlük olduğunu düşünürdü.O sırada Josephina beynini okumuş gibi atladı,”Ama onu kitapçıya götürseydiniz sansasyonel içeriği yüzünden direkt baskıya alınır ve Yalle’yle sen paracıkların keyfini süremeden hapsi boylardınız.Bana öyle bakma tatlım,Yalle’nin evine minik kulaklıklar koymamız suç olabilir ama hepsini seni korumak için yaptık.” Niki daha da sinirleniyordu.
-İyi de beni korusanız ne olur ki,hapis bile yatmazdık tazminat öderdik sadece. -Bu koruma günlüğün başına açabileceği durumlar için değil,her zaman koruduk ve kolladık seni,çünkü çok özel bir çocuktun tıpkı annen gibi.
-Nasıl yani? Annem o kadar da özel bir kadın değil,matematiksel zekası iyi sadece.
Josephina ve sarışın ikizi birbirlerine sonra da Niki’ye baktılar,acıyan gözlerle.Biraz sonra sarışın ikiz elinde birkaç belgeyle döndü.
-Bu fotoğraftaki kadınla annenin gençlik fotoğrafları arasında bulabildiğin farkları söyle bakalım. İlk fotoğraftaki Roksi’ydi,ifadesiz mavi gözler,bembeyaz bir ten.İkinci fotoğrafta ise sarı uzun saçlarıyla çimlerde oturan mavi gözlü ve buğday tenli bir kadın vardı.Yüzlerine baktı,aynı gözler,aynı burun ve çene yapısı,tek değişik olan tenlerdi.Niki birden boğazında bir yumru hissetti,belki de o Roksi’nin çocuğuydu…ama bu imkansızdı.Roksi 14 yaşında yazmaya başladıysa şu an…
-Niki,Roksi günlüğü yazarken 16 yaşındaydı. 1975! Yani Roksi şu an annesiyle yaşıttı! Yumru büyüdü ve büyüdü,Niki bir an nefes alamadığını hissetti.Bu sırada sarışın ikiz Niki’nin önüne bir belge koydu.Belgede Roksi Nyheter’e yaşıtı ölü Anna Mischara’dan deri nakli yapılacağı ve Roksi Nyheter’in bu ameliyattan sonra hayatını Anna Mischara(annesinin adı ve kızlık soyadı buydu) olarak sürdüreceği yazıyordu.Niki inanamıyordu,koltuğuna yapışmış bir şekilde belgeyi okuyordu sadece.Birden ayağa kalktı ve ağlamaya başladı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1 Ekim 2011 Cumartesi

Bizim Çılgın Sırrımız

”Buradaki makyaj fabrikasında çalışmaya başladık annemle,bizim gibi 5 anne-kız daha var.Her cuma bembeyaz giyinmiş doktorlar bizi karşılarına alıyorlar,narkoz veriyorlar ve bize makyaj malzemelerini sürmeye başlıyorlar.Hiç bir şey hissetmedim.Ama uyandığımda dudaklarım yanıyordu ve ellerim de.Korkmaya başladım ama aldığımız 15 kivayı düşündüm ve yüzümü yıkadım.Acı geçmedi,arttı arttı ve daha çok arttı.Annem her genç kızın orada çalıştığını söyledi,Pairena halkının kadınları böyle yardım edermiş kocalarına.Babam iş kazası ve sonrasındaki enfeksiyondan öldü,kardeşlerim ise daha çok küçük,onların sevinci acımı dindiriyor.Okulda tanıştığım şu çocuk,Cedric diyor ki bu insanlara yapılmamalıymış.Ben katılmıyorum çünkü o fabrikadaki doktorlar bize eğitim veriyor.Belki buradan kaçabiliriz,ama şimdi sadece durmalıyız.” Roksi,11 Şubat 1991”
-Üzülme Nikola,yeni bir eve taşınmamız arkadaşlarınla görüşmeyeceğin anlamına gelmez.
-Ben arkadaşlarımdan sözetmiyorum anne,eski evimizi daha çok seviyordum sadece o kadar. -Buraya da alışırsın,hadi odanı seç.
Eşyalar yerleştiriliyordu,temizlik yapılıyordu ve herkes mutluydu.Ama bu mutluluk Niki’yi etkilememişti,çünkü kocaman bir balkonu ve camları olan o güzel teras katını seviyordu.Ama bu prototip ev,bu küçücük camlar onu bir kutuya tıkılmış gibi hissediyordu.Çantasından günlüğünü çıkardı ve küçücük odasındaki duvara yaslanıp yazmaya başladı: ”Bu evi hiç sevmedim,hem de hiç.Bir sitenin içine kurulu ve tüm evler aynı!Kendimi bir robot gibi hissediyorum,odalar öyle küçük ki nefes alamıyorum!Sırf havuzu var diye eve mi taşınılır,tanrım!Balkona en yakın odayı seçeyim ki,en azından rüzgarı hissedebileyim.” Ebeveynleri onun mutsuz olmasına şaşırmamıştı,çünkü genellikle böyleydi.Farklı bir çocuktu ve bu onun okul ortamında hor görülmesi,yalnız kalması ve üzülmesi demekti.Dışarı çıkmaya karar verdi,en azından evleri sayarak zaman geçirirdi.Netteki dostlarına kavuşması için daha iki günü vardı,bugün cumaydı.Çok sıkıldı,sitenin bahçesine gitti,bir ağacın gölgesine yaslandı ve hayal etti.İyi bir yazar olacağı günleri,çok sevdiği soğuk ülke Valhalla’daki ormanları ve muhtemelen oralı olacak karısını… Tam gözlerini kapatıp uykuya dalacakken ödevini hatırladı.Engelli biriyle röportaj yapmak.Şehir merkezine inmesi gerekiyordu,belki de gün sonunda Yalle’nin evinde kalırdı.
Annesinden para ve izin aldı,çantasını kaptı,sitenin oradan geçen bir otobüse bindi.Yapacaklarını düşündü,bir engelliler derneğine gidecek ve tatlı bir yaşlıya kibarca ”kazadan sonra hayatındaki değişimleri” soracaktı.Yavaş yavaş gözleri kapanıyordu,Niki küçüklüğünden beri hareket halindeki bir araçta uyumaya bayılırdı. -Kashne Garia durağı,son durak!! Muavinin sesi onu uyandırdı.Şehir merkezine gelmişti ve yer belliydi,iki-üç sokak uzaklıktaki Garia Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi.Tam o sırada duymayı en çok istediği sesi duydu: -Nikiiii,günlerdir nerelerdesin tavşanım? -Yallleee,ben de tam seni arıyordum! -Hadi oradan,ödev için geldin,yoksa bikinili bronz kızlar varken kim bakar bana! Yalle Niki’nin en iyi arkadaşıydı,uzun ve balık etli uçuk bir kızdı.Saçları turuncuydu,yüzünde de çiller vardı,Niki de sarışın ve çilliydi,yaşlı nineler onları ikiz sanırdı. Başkan Makrosi heykelinin arkasındaki basamaklara oturdu iki arkadaş ve başladılar konuşmaya:
-Nefret ettim yeni evden,çok sıkıcı ve küçücük!Ve o kadar uzak ki okula!
-Sen oralarda da eğlenecek bir şey bulursun tavşanım.
-Dünya benim intihar etmemi istiyor,bu da son işaret.Yapay bir harikalar diyarı ve ben.
-Hadi be! Ben var oldukça sen bu dünyadasın! Yalle durumun umutsuzluğunu kavradı ve annesini aradı.Uzun bir konuşmadan sonra ”Benim taraf tamam.” dedi ve Niki’ye göz kırptı.Niki de Yalle’yi taklit ederek annesini aradı ve anında izin kopardı,galiba annesi onu başından savmak için neden arıyordu.Oralarda biraz daha durduktan sonra Yalle’nin evine gittiler,daha doğrusu Yalle’nin annesi onları aradı.Niki’yle Yalle okulda tanışmamışlardı,yan komşulardı.Yalle’nin odasına girdiler,bilgisayardan bir müzik açtılar ve konuşmaya başladılar.Gecenin ilerleyen saatlerinde Yalle,babasının kapatamadığı eski ve kirli havalandırma boşluğundan yıpranmış bir günlük çıkardı.
-Bu ne böyle?
-Bunu dün,bahar temizliğinde buldum.Bu bir günlük.
-Aman tanrım…Okuyalım? Yıpranmış ve kirli,eski bir şeye benziyordu günlük,beyazdı ama zamanla rengi griye dönmüştü.Üstüne siyahla ‘’Roksi Nyheter’in Malıdır’’ yazıyordu.İki arkadaş müziği kapattı ve günlüğü okumaya başladı. Gerçekten yıpranmıştı günlük,okudukları kadar okumaya çalıştılar,sonra da biraz daha konuşup uyudular.Gece Niki,rüyasında bir kızı kobay olarak kullandığını gördü.Kızın gözleri mavi,saçları sarı ama teni inanılmaz beyazdı.Dudakları çatlamış,gözleri göremeyen,elleri hissiz bir kız.Uyandığında,bunun yedi yaşında gördüğü karabasandan sonra en kötü kabusu olduğunu düşündü.Bir daha uyuyamayacaktı,ama Yalle mışıl mışıl uyuyordu.Yalle’nin bilgisayarına girdi,kızmayacağını biliyordu,biraz internette takıldı.Sonra koltukta duran günlüğe baktı,okumak isteyeceğinden emin değildi,bunun bir günlük olduğundan da.Manyak bir yazarın ilk denemesi olabilirdi bu,ama cinayet kitapları delisi Yalle bunu anlardı.

”Ben Roksi ve bu aslında benim okul defterim.Pairena’da yaşıyorum,annem ve babam buradaki fabrikalarda çalışıyor,ben de bu kış annemle makyaj malzemesi fabrikasına gideceğim.Onun dışında iki yaşında olan kardeşlerim Yerush ve Rolie var.’91 yılı boyunca bu günlüğü tutacağım,benden geriye bir şeyler kalması için,sonra da bu deliğe bırakacağım.Öldüğümde benden bir şeyler kalması için.” Niki içinde bir sızı hissetti.Roksi eskiden bu evdeydi,anladığı kadarıyla farklı bir kızdı ve eğer ‘91 yılında hayatta olsaydı onunla tanışmak için herşeyini verirdi.Kızın günlüğünü okumaya devam etti: ”Okulda pek arkadaşım yok,sadece Cedric diye bir çocuk var.Bana yardım ediyor ve yemeğini paylaşıyor ama pek konuşmuyoruz.Çok konuşkan bir insan değilim.Belki de mutlu olmalıyım okuldaki diğer kızlar gibi,ama korkuyorum.Fabrikada tükenmekten,annemi kaybetmekten ve yeşil gökyüzünden.Pairena korkunç bir yer…” Niki Yalle’nin uyandığını gördü ve günlüğü okumayı bıraktı.Gökyüzüne baktı,Pairena’da gökyüzü maviydi artık.19 senede nasıl bir değişimdi bu böyle?! Yalle yataktan kalktı ve arkadaşına sarıldı;
-Günaydın tavşanııııım!
-Günaydın.
-Hayrola,uyuyamadın galiba? Ben bebekler gibi uyudum!
-Ne mutlu sana.Ben uyuyamadım!
-Günlükten falan kabus mu gördün?
-Evet,çok,çok kötü bir kabus!
-Ben de çok garip bir rüya gördüm,gökyüzü yeşildi ve sarı saçlı mavi gözlü bir kız bizim terastan atlıyordu!Ama görecektin,kızın teni kağıt kadar beyazdı!
Niki ”Kalp kalbe karşıymış”,diye düşündü.İkisi de aynı kızı görmüşlerdi,Roksi’yi. Yalle tuvalete gittikten sonra kahvaltı ettiler,bilgisayarda takıldılar ve dışarı çıktılar.Niki için ödev zamanıydı,çok saçma bir ödevdi,röportaj yapacağı kişiyi incitmemeyi umdu.Garia Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne doğru gittiler.Yalle giderken bir buket mor sümbül aldı,”Bir kadınla konuşalım.” dedi,kadınlar daha yumuşaktı çünkü.Merkeze girdiler,ziyaret saatiydi ve herkes ziyaretçileriyle konuşurken arkada yalnız oturan kısa sarı saçlı kör bir kadın dikkatlerini çekti.Niki önden gitti ve kadına kendini tanıttı.
-Merhaba.Ben Pairena Lisesi’nden Nikola Grosviire,size çiçek getirdim.Sizinle röportaj yapmak isteyecektim,umarım kabul edersiniz.
-Otur yanıma,çocuğum.sümbüller için sağol.Neden benimle röportaj yapasın ki?
-Bana okulda verilen ödev gereği sizin gibi biriyle…
-Bir engelliyle mi?
-Evet,röportaj yapmam gerekiyor.
-Peki öyleyse. Niki çantasından kağıt ve kalem çıkardı,Yalle de bir-iki fotoğraf çekecekti.
-Adınızı ve yaşınızı sorarak başlayayım.
-Roksanda Niletar,45 yaşındayım.
-Körlüğünüz doğuştan mı yoksa bir kaza sonucu mu?
-Çok elim bir kaza sonucu çocuğum. Niki kadının hüzünlenmeye başladığını farketti,konuyu değiştirdi ve merkezin şartlarını beğenip beğenmediğini sordu yaşlı kadına. -Tanrıya şükür,daha kötüsü de olabilirdi. Roksanda Niletar çok mütevazıydı da.Niki ailevi mevzulara girecekti,ödevini ”yaşlılarımızı koruyalım” altmetniyle bitirirdi.
-Peki çocuğunuz ve torunlarınız var mı?
-Hepsini o kazada kaybettim…
-Eşiniz?
-Onu önce kaybettik.
-Özür dilerim,bu tür konuları açmamalıydım…
-Önemli değil,çocuğum. Niki bu acı verici sohbeti sürdürmemesi gerektiğini düşündü.Niletar’a çok teşekkür etti ve Yalle ikisinin fotoğrafını çekti.Sonra da merkezden ayrıldılar.Giderken ikisi de suskundu.
-Ne kötü bir hayat…umarım Bayan Niletar’ı pek üzmemişizdir.
-Çok önemseme tavşanım,Niletar’ı bir daha görmeyeceksin.Zaten yaşlılar dengesizdir,bir üzülüp bir sevinirler.
-Yalle…ama biz de dengesiziz! Suskunluktan sonra kıkırdamak,evet ikisi de dengesizdi! Saat altı olmuştu,biraz daha gezip Yalle’nin evine gitmeye karar verdiler.Kitapçıda Yalle bir ilanla karşılaştı: SİZ YAZIN,BİZ BASALIM!!! Drasvela Kitapçılık’tan büyük hizmet!!!Kitap olmaya hazır projelerinizi getirin,uygunsa basalım ve sizin de bir kitabınız olsun!Eğer projeler arasında yapılan yarışmayı kazanırsanız kitabın telif haklarının %70’i sizin!Beğenilirse kitabınız önce Pairena’da,sonra da bütün Zombieland’da basılacak!!!!!! Günlüğü kitap olacak şekilde yazabilir ve piyasaya sürebilirdi!!!Yalle kitabın tutacağından emindi,bu fikrini Niki’ye de söylemeliydi…
-Yalle,Drag Me To Hell’in yeni albümü çıkmış!!!!!
Ama önce şu albüme bakmak lazımdı. Hava karardıktan sonra Yalle’nin evine gittiler,annesi yemeğe başlamıştı bile. -Nerede kaldınız? Hadi,oturun sofraya! Çabucak yediler ve hemen terasa çıktılar,sallanan koltukta oturmaya başladılar ve çoğu zaman olduğu gibi Yalle başladı:
-Kitapçıda bir ilan gördüm…Sen kitabı yazıyorsun,kitapçıya götürüyorsun ve seni yarışmaya sokuyorlar.Eğer kazanırsan zengin oluyorsun,tutarsa daha da zengin oluyorsun!!!
-İyi de bizim tutacak bir yazımız yok ki.Anca bir müzik dergisinde albüm kritiği yazabiliriz. -Günlük?
-Bilmiyorum,Roksi’ye saygısızlık olmaz mı? Zaten önce tüm günlüğü bitirmemiz gerekli… Niki daha lafını bitirmeden Yalle günlüğü getirdi ve okumaya yeniden başladılar. ”Artık dayanamıyorum Günlük.Derim pul pul dökülmeye başladı.Bazen ayaklarıma krem sürüyorlar,işte o zaman ayaklarımı hissetmiyorum.Ama Yerush ve Rolie’ye yemek ve su götürmeliyim.Babamın durumu iyice ağırlaştı,ona ilaç almalıyız ama burada ne hastane ne de eczane var.Sadece bir okul,bir bakkal,bir sürü ev ve fabrika var.Kardeşlerim ve annem olmasaydı kendimi öldürürdüm.Şu Cedric bir protesto başlatacağını söylüyor,benim ve annemin fabrikaya gitmememizi istiyor,kardeşlerime yemek bulacakmış,tanıdıkları varmış.Kalbim ona uymamı söylüyor ama mantığım ondan uzak durmamı söylüyor.Oradaki doktorların o kadar kötü olmadığını düşünüyorum… Ama derim gittikçe beyazlaşıyor.Saçlarımın renginden pek emin değilim,her gün değişiyor,eskiden sarıydı,anneminkiler gibi.Göz kapaklarımı ve ayaklarımı pek kontrol edemiyorum.Malzemeleri bizim üstümüzde deniyorlar ve ben kardeşlerimin de bu muameleyi görmesini istemiyorum.Ne olursa olsun,kalbimi dinleyeceğim günlük! Roksi,24 Şubat 1991”
Niki sevinmişti.Roksi artık haklarını arayacaktı!Yalle ise Roksi’nin adına sevinmişti,ama bunun çok satanlar listesine gireceğine emin olduğundan,daha fazla okumak,hemen bitirmek ve kitapçıya koşmak istedi.
-Yalle,acaba Roksi yaşıyor mudur? Niki Yalle’nin düşüncelerini bölmüştü.
-Bilmem,umarım yaşıyordur.
-Onu bulmalıyız,’91’de bizim yaşlarımızdaysa şu an 33 yaşında olmalı!Kitap için fikrini almazsak bize dava açabilir!
-Onu nasıl bulacağız ki?
-Adı ve soyadını biliyoruz.E-Devlet’e Roksi Nyheter yazarız ve çıkan sonuçlara bakarız.
-Ya adını değiştirmişse? -Benzer isimlere bakarız;Roksanda,Roxy,Roksie gibi…
-Sen kafayı yedin,bırak şunu okumayı. Yalle haklıydı,Niki biraz kafa dağıtmalıydı.Niki internette dolanırken Yalle biraz daha okudu,eh ne de olsa bir cinayet kitabı fanı olarak idmanlıydı. ”Cedric’e söyledim.Elimden tuttu ve bana teşekkür etti.Benden güç aldığını söyledi.Utandım açıkçası.Okulda kahvaltı ederken yemek yediğimiz sıralara çıktı ve bize yapılanlar hakkında konuşmaya başladı,herkes sesini duysun diye bağırmaya çalışıyordu.İki irikıyım görevli onu itti,sıradan attı ve müdüre doğru götürdü.Giderken son bir kez bağırdı; BİZE YARDIM ETMEYECEKLER! BİZİ TÜKETECEKLER! Sinirlendim,diğer çocuklar da bundan etkilenmişti ve kendi aralarında konuşmaya başladılar.Evet doktorlar bize eğitim ve yemek veriyorlardı,ama bunun karşılığında biz onlara bedenlerimizi veriyorduk.Bir ekmeğe değer miydi bu acılar? Roksi,25 Şubat 1991”
Yalle daha da sevinmeye başladı,kitap siyasi bir boyut kazanmıştı,bu da dikkatleri çekerdi.Yayınevi kitabı kesin yayınlardı,dikkat çekmek para getiriyordu ya! O sırada Niki E-Devlet’ten Roksi Nyheter ismini araştırdı,benzer isimlere ve soyisimlere de baktı ama bulamadı.Roksi ölmüş olmalıydı,bu ihtimal içini burktu.O sırada Yalle okumaya devam ediyordu; ”Bugün fabrikada fazla mesaiye kaldım.Kalmaz olaydım,pislik doktorlar bize makyaj malzemesi değil,bulaşık deterjanı ve çamaşır suyu sürüyormuş! Bunu neden yaptıklarını sorduğumda ise cevapları ”kullanıcıların derileri reaksiyon göstermesin diye” oldu! Bize neden ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar? Ne kadar aptal ve şanssızım,bana bu yapılanların farkında değilim,hiç tepki göstermedim,hem de Flavanım! Bu arada son olaylardan sonra okul yoktu,Cedric’in evine gittiğimde ne annesini ne babasını ne de kendisini gördüm.Onu öldürdüler mi acaba?Öldürseler bile ne olur ki,Miravanlara hiç bir şey olmaz. Pazartesi okuldan önce seni gizli yerine koyacağım,sonrakiler bulsun ve hatalarını anlasınlar diye.Bütün bu olanlar çok acı,ama ben bir şeyler yaparsam belki biter. Roksi,26 Şubat 1991” Yalle buz kesti,tarih dersini hatırladı.O bahsedilen Cedric,iç savaşı başlatan Cedric Mraivena olmasındı? O adam bir teröristti,savaş başlatmış ve insanların ölümüne sebep olmuştu!Peki Roksi,yalan mı söylüyordu? Belki de beynini yıkamıştı Cedric…Ama kolay bir kıza benzemiyordu Roksi,duygusal olduğu kadar mantığını da korumuştu.Yalle bunları Niki’ye anlattı.Niki şaşkına döndü;
-Bu iç savaş için bir kanıt! Bunu yayınevine veremeyiz,Üstelik Flavanların tarafında,hapse gireriz!
-Ama bunlar tamamen hayal ürünü olmalı,biz Flavanların haksız yere toprak için tartışma çıkardığını biliyoruz değil mi?
-Saçmalama! Hiç kimse masum değildir Yalle,biz dahil!Roksi neden hayal ürünü şeyler yazsın ki… Niki defteri Yalle’nin elinden almış ve sallamaya başlamıştı,bu sırada içinden iki fotoğraf düştü.İlk fotoğrafta esmer ama yeşil gözlü bir çocuk vardı,çocuğun gözleri açık yeşildi.Fotoğrafın arkasında ”Unutma beni…Ben Cedric.” yazıyordu.Bu çocuk Cedric Mraivena’ya ne kadar çok benziyorlardı,tarih kitaplarında hep adı geçen haine! İkinci fotoğrafta ise açık havada çimlerin üzerine oturmuş bir aile vardı.Niki bunun Roksi ve ailesi olduğunu tahmin etti.Gökyüzü harbiden yeşildi,çimler ise çok yapay gözüküyordu. ”Bak Yalle,işte kanıt!” dedi Niki ve fotoğraftakileri işaret etmeye başladı;
-Bu iki küçük kız Yerush ve Rolie,kardeşleri.Bu bembeyaz kız da Roksi,aradaki ten farkına baksana.Annesi de beyaz tenli,bir tür pikniğe gitmiş olmalılar. Yalle ”Olabilir,okursak anlarız.” dedi ve isteksiz bir şekilde sayfayı çevirdi. ”Bugün fabrikaya giderken yolda Cedric’i gördüm.Ölmemişti ama kollarında morluklar vardı.Ona sarıldım ve ne yaptıklarını sordum,ona baktığımda içimi üzüntü kaplıyordu,durumu o kadar kötüydü ki.Ona pek bir şey yapmadıklarını,dövüp bıraktıklarını söyledi.Ailesi ise saklanıyormuş.Şimdi ne yapacağız dediğimde ise ”Gel benimle.” dedi ve beraber evlerine gittik.Sandıktan bir tüfek çıkardı ve ”Oradaki doktorlardan birini vuracağız böylece dikkat çekmiş oluruz.” dedi.Saçmalamamasını söyledim,hapse girerdik hem de dayak yerdik üstelik ailelerimize ne olacaktı? Cedric kollarını açtı ve benim kollarımı da tuttu,”Onlar para için bize zarar verdiler ya,önce bölgeyi sonra da insanlarını değiştirdiler.Biz aralarından birini götürsek ne olur ki?” İşte bu mantıklıydı günlük.Gece Cedric’le beraber siyah giyinip oradaki nöbetçi doktoru vuracağız,umarım bu işin sonu iyi biter. Roksi,29 Şubat 1991”
Bu kadar yeter,dedi Yalle.Bu tamamiyle iç savaşa doğru gidecek.Son yazılan tarihe baksana dedi Niki ve son sayfayı çevirdi.en son 15 Mart’ta yazılmıştı,iç savaşın başlamasından bir gün sonra.Yalle günlüğü aldı ve yerine geri koydu.Bunu unutmalıyız,bu günlük sonumuzu getirir,tamamen iç savaşın nasıl başladığına bir kanıt.Üstelik tarih kitaplarında anlatılandan çok farklı.Yalle tam mutfağa giderken Niki günlüğü elinden aldı ve çantasına koydu.Pazar gecesi gelmişti,eve gitmesi gerekiyordu.İkisi de günlüğün verdiği heyecandan unutmuşlardı herşeyi.Niki Yalle’nin annesine veda etti,Yalle’ye sarıldı ve eskiden oturdukları apartmandan çıktı,o çıkarken aynı anda bir kadın daha çıktı,topuz yapılmış kızıl saçları ve siyah etek-ceket takımıyla genç bir devlet memuruydu galiba.Kadın çıkarken Newaria Sitesi’nin nerede olduğunu sordu,bu Niki’nin oturduğu yerdi,ben de orada oturuyorum beraber gidelim dedi.Kadın adının Josephina olduğunu söyledi,bu sırada Niki tam otobüs durağına gidiyordu ki kadın onu durdurdu.”Arabamla gidelim istersen,hem sen bana yolu da tarif edersin?” Niki evet,olur dedi,tabii bunda kadının ceketini çıkarmış,saçını açmış ve gömleğinin iki düğmesini de açmış olmasının etkisi büyüktü.İkisi arabaya bindiler,durağın oradan geçerken Niki uykusunun geldiğini hissetti,bir yabancının arabasında uyuyamazdı ancak küçüklüğünden beri bayılırdı arabada uyumaya.İyice mayışmışken Josephina arabayı durdurdu,çantasından bir iğne çıkardı ve Niki onu durdurmaya çalışırken koluna vurdu.Boyu 1.80 olsa da hala bir kadını bile durduramamıştı… Uyandığında normal bir odadaydı,odada grupların posterleri vardı,devasa bir Drag Me To Hell posteri göze çarpıyordu,en azından güzel müzik dinlerken ölürüm diye düşündü.Odadaki aynada yüzüne baktı,her şey normaldi,kolunda bir sızı vardı sadece.Odadan çıktı ve salona girdi,salonda Josephina ve sarışın ancak ona çok benzeyen bir genç kız beraber oturmuş çay içiyorlardı.Şaka mıydı bu yahu? Josephina Niki’yi gördü ve yanındaki koltuğu işaret etti.Hadi canım gel,otur,dedi.Niki,”Neler oluyor burada,beni neden kaçırdınız?” diye sordu sinirli bir şekilde.Josephina ”Sakin ol tatlım,biz sadece sana yardım etmek için buradayız.Çantanda bir saatli bomba taşıyorsun,sen bunun farkında olmasan da tek bir yabancıya gösterdiğin anda aynasızlar farkında olur.” dedi.Niki anlamamıştı,ne demekti şimdi bu? Eski,yırtık bir günlük müydü saatli bomba,tamam içinde yazanlar patlayıcıydı ama kapağına bakan herkes bunun eski bir günlük olduğunu düşünürdü.O sırada Josephina beynini okumuş gibi atladı,”Ama onu kitapçıya götürseydiniz sansasyonel içeriği yüzünden direkt baskıya alınır ve Yalle’yle sen paracıkların keyfini süremeden hapsi boylardınız.Bana öyle bakma tatlım,Yalle’nin evine minik kulaklıklar koymamız suç olabilir ama hepsini seni korumak için yaptık.” Niki daha da sinirleniyordu.
-İyi de beni korusanız ne olur ki,hapis bile yatmazdık tazminat öderdik sadece. -Bu koruma günlüğün başına açabileceği durumlar için değil,her zaman koruduk ve kolladık seni,çünkü çok özel bir çocuktun tıpkı annen gibi.
-Nasıl yani? Annem o kadar da özel bir kadın değil,matematiksel zekası iyi sadece.
Josephina ve sarışın ikizi birbirlerine sonra da Niki’ye baktılar,acıyan gözlerle.Biraz sonra sarışın ikiz elinde birkaç belgeyle döndü.
-Bu fotoğraftaki kadınla annenin gençlik fotoğrafları arasında bulabildiğin farkları söyle bakalım. İlk fotoğraftaki Roksi’ydi,ifadesiz mavi gözler,bembeyaz bir ten.İkinci fotoğrafta ise sarı uzun saçlarıyla çimlerde oturan mavi gözlü ve buğday tenli bir kadın vardı.Yüzlerine baktı,aynı gözler,aynı burun ve çene yapısı,tek değişik olan tenlerdi.Niki birden boğazında bir yumru hissetti,belki de o Roksi’nin çocuğuydu…ama bu imkansızdı.Roksi 14 yaşında yazmaya başladıysa şu an…
-Niki,Roksi günlüğü yazarken 16 yaşındaydı. 1975! Yani Roksi şu an annesiyle yaşıttı! Yumru büyüdü ve büyüdü,Niki bir an nefes alamadığını hissetti.Bu sırada sarışın ikiz Niki’nin önüne bir belge koydu.Belgede Roksi Nyheter’e yaşıtı ölü Anna Mischara’dan deri nakli yapılacağı ve Roksi Nyheter’in bu ameliyattan sonra hayatını Anna Mischara(annesinin adı ve kızlık soyadı buydu) olarak sürdüreceği yazıyordu.Niki inanamıyordu,koltuğuna yapışmış bir şekilde belgeyi okuyordu sadece.Birden ayağa kalktı ve ağlamaya başladı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder